- Yaşamak zıplamak gibi bir şeydi. İnsanın kendi içine doğru zıplamasıydı. Her zıplayışta düşmesi ve düşmeyi bir türlü kanıksayamamasıydı.
- Dudak büküyor.
"Keşke biraz şarap parası isteseydik."
Elimi cebime atıyorum, amcamın paralarını çıkarıp uzatıyorum.
Pamuklar şarap oluyor. - "Ben yokum!"
Söz öldürüyor ve hiçbir iz bırakmıyordu." - "Hayal kırıklığı insanı öldürmüyor! Yalnızca yaşama azmimiz bir parça eksiliyor; başka bir şey olmuyor... Bir defa daha ayağa kalkana kadar, eskisi gibi gülmeye başlayana kadar, günlük işlerin hengamesine tekrar dönene kadar, bir vakit bocalıyoruz. Sonra yara izi gibi bir şey kalıyor. Zamanla kabuk bağlıyor. Elin hep oraya gidiyor, kaşıyorsun. İnsanın, diliyle eksik dişini yoklamasına benziyor. Sonra kaşımamayı, yoklamamayı öğreniyorsun. Hepsi yalan tabii... İnanma! Ben daha çok gencim." (s.57)
- At izi it izine karıştı;namussuzlar padişah,ayaklar baş oldu.(s.135)
- Pabuçlarının altında insanlar çığlık atıyordu.Kan ve dehşet,acı ve ölüm,çıkar ve mutluluk;insanca olan her şey çığlık atıyordu.(s.198)
- Büyük hırsızlar karanlıkların çocuklarıdır; aydınlıkta önlerini göremezler,gün ışığı gözlerini kamaştırır,tökezlerler ve yerlerde sürünürler.(s.199)
- Kalbim, büyük bir aşka hazır olmam gerektiğini söylüyordu. Öyle yüksek perdeden haykırıyordu ki bunu başkaları da duymasın diye, sürekli bağıra çağıra şarkı söylüyordum.
- "Şimdi yıldızları seyredeceğim, dünyalı! Bir gün sizinle de seyrederiz.Gecenin merdivenine oturup.Hiçbir şeye sahip değilmişiz gibi."
- "Biz hayallerle yaşıyoruz, Cahit Bey. İnkar etmeyin, siz de öyle yaşıyorsunuz! Beynimizde bir simyacı grubu var;durmadan çalışıyor,hayal üretiyor.Yakınlıkları gelip geçen kokulara, sıcaklığa; bir temastan, bir öpüşten geriye kalan her neyse ona çeviriyorlar.. Eğer içimdeyseniz hep öyle kalma isteğine, içimden henüz çıkmışsanız içimde olmanız isteğine ve uzaktaysanız yine içimde olmanız isteğine.. Bu simyacı grubu,aynı zamanda bir kader tertipçisi olarak da çalışıyor.İyi yaşanmış zamanları ayırıp bir yere koyuyorlar ve kendi aralarında şöyle konuşuyorlar: 'Bakın,şu beş dakika çok iyi bir örnek..Onu koruyup saklayalım, elli yıl, altmış yıl, yüzyıl haline getirelim..'
Hayır,beyaz kimyacı önlükleri giymemişler, garip şapkalar da takmamışlar;hepsi çırılçıplak.. Hayallerin ve onları yaratanların elbiseye ihtiyaçları yoktur.(Bizim var mı?) Çünkü hayaller, çoğu zaman gerçeklerden daha samimi, daha tabii, daha kaliteli ve herhalde anadan doğmadırlar."