- "...ölününüzü ve ikinizi de yaratan tanrıları onurlandırdınız. Xhondo da aynı şeyi yaptı. Çocuk bendeydi, olmasaydı ben de aynı şeyi yapardım. Siz Batıdiyarlılar aşktan utanıyorsunuz. Aşkta utanılacak bir şey yok. Eğer rahipleriniz olduğunu söylüyorsa, sizin yedi tanrınız canavar olmalı. Biz adalılar işin aslını biliriz. Tanrılarımız bize koşmamız için bacaklar, koklamamız için burunlar, dokunmamız için eller verdi. Hangi zalim ve çılgın tanrı bir adama gözler verir ve ona gözlerini sonsuza dek kapalı tutmak zorunda olduğunu ve dünyadaki güzelliklere asla bakmaması gerektiğini söyler? Bunu sadece canavar bir tanrı yapar, karanlığa ait bir şeytan yapar."
- Bir adamın gerçekten cesur olabileceği tek andır korktuğu an.
- "Aegon, yürümeye başladığı günden beri hükmetmek için şekillendiriliyor. Bir şövalyeye yaraşır şekilde silah eğitimi aldı ama eğitimi bununla sınırlı kalmadı. Okuyor ve yazıyor, birçok dil konuşuyor; tarih, hukuk ve edebiyat biliyor. Bir rahibe, ona İnanç?ın sırlarını öğretti. Aegon balıkçılarla yaşadı, elleriyle çalıştı, nehirlerde yüzdü, balık ağlarını onardı, kendi çamaşırlarını yıkamayı öğrendi. Aegon balık tutabilir, pişirebilir. Açlığın, av durumuna düşmenin, korkmanın ne demek olduğunu bilir. Tommen?a, krallığın onun hakkı olduğu öğretildi. Aegon, krallığın onun görevi olduğunu bilir. Bir kralın, halkını her şeyden üstün tutması ve halkı için yaşaması gerektiğini bilir.? Sayfa:618
- Jon, kılıç elinin parmaklarını esnetti. Gece Nöbetçileri taraf tutmaz. Elini kapatıp açtı. Önerdiğiniz şeyin adı ihanet. Saçlarında karlar eriyen Robb?u düşündü. Çocuğu öldür ve erkeğin doğmasına izin ver. Bir maymun kadar çevik bir şekilde kule duvarlarına tırmanan Bran?ı düşündü. Rickon?un soluksuz kahkahalarını düşündü. Leydi?nin tüylerini tarayıp kendi kendine şarkı söyleyen Sansa?yı düşündü. Hiçbir şey bilmiyorsun Jon Kar. Saçları kuş yuvasına benzeyen Arya?yı düşündü. Sayfa:558
- Ay hilaldi, bir bıçağın ağzı kadar ince ve keskindi. Solgun bir güneş doğdu, battı ve tekrar doğdu. Kırmızı yapraklar rüzgarda fısıldadı. Kara bulutlar gökyüzünü doldurdu ve fırtınalara dönüştü. Şimşekler çaktı, gök gürlemeleri haykırdı. Siyah elli ve mavi gözlü ölü adamlar yamaçtaki yarığın etrafında dolaştılar ama içeri giremediler. Kırık çocuk tepenin altında, büvet ağacından yapılmış tahtta oturuyordu, kollarında kuzgunlar dolaşırken karanlıktaki fısıltıları dinliyordu. Sayfa: 5
- Duy, kokla, tat, hisset, diye hatırlattı kendine. Göremeyen insanlar için dünyayı tanımanın birçok yolu var. Sayfa:182
- Demir Zafer, mahmuzuyla yeşil suları yararak ilerlerken davullar savaş ritmi vuruyordu. İlerideki küçük gemi dönüyordu, kürekleri denizi dövüyordu. Geminin sancaklarında güller dalgalanıyordu. Baştaki ve kıçtaki sancaklarda, kırmızı bir kalkanın üstünde beyaz bir gül vardı. Geminin direğindeki gül altındı, çimen kadar yeşil bir zeminin üstündeydi. Demir Zafer küçük geminin bordasına öyle sert bir şekilde sürtündü ki, gemiyi ele geçirmek üzere güverteye çıkacak olan denizcilerin yarısı yere devrildi. Kürekler çarpışıp kıymıklara ayrıldı, küreklerden çıkan sesler kaptanın kulağında tatlı bir müzik gibi çınladı. Kaptan, küpeştenin üstünden atladı ve aşağıdaki güverteye indi, arkasında altın bir pelerin dalgalanıyordu. Beyaz güller geri çekildi; Victarion Greyjoy ?u silahlı, zırhlı ve deniz canavarı miğferini takmış halde gören her adam aynı şeyi yapardı. Adamlar; kılıç, mızrak ve balta taşıyordu ama on adamdan dokuzu zırh kuşanmamıştı ve onuncu adamın üstünde sadece pullu bir yelek vardı. "Bunlar demir adamlar", diye düşündü Victarion. Buna rağmen boğulmaktan korkuyorlar. ?Onu yakalayın!? diye bağırdı bir adam. ?Tek başına!? "GELİN!" diye kükredi Victarion. "Becerebiliyorsanız gelin ve beni öldürün!" Sayfa: 109
- Kalbimiz bizi aldatır, kafamız oyunlar oynar ama gözlerimiz gerçeği görür.Gözlerinle bak. Kulaklarınla duy. Ağzınla tat al. Burnunla kokla.Teninle hisset. Bunların ardından düşünmek gelir ve onun ardından da gerçeği öğrenmek.
- Kuyruklu yıldız, Ejderha Kayası'nın dik uçurumları üstündeki pembe mor gökyüzünde kanayan kırmızı bir kesik gibi şafağa serilmişti. .....Üstat Ejderha Kayası'na ilk geldiğinde rahatsız olduğu taştan oyulmuş bu grotesk ordunun varlığına yıllar geçtikçe alışmıştı. Onların eski dostlar olduğunu düşünüyordu şimdi. Üçü birlikte, içlerinde kötü bir önseziyle gökyüzüne bakıyordu. Sayfa:5
- "Dareon öldü Mutlu Liman'da uyuyan kara şarkıcı. Aslında Gece Nöbetçileri'nden kaçan bir firariydi. Biri onun boğazını kesti ve cesedini bir kanala attı ama çizmelerini sakladı." "İyi çizmeler kolay bulunmuyor." "Aynen öyle." Arya yüzünü ifadesiz tutmaya çalışıyordu. "Bunu kim yapmış olabilir, merak ediyorum?" "Stark Hanedanı'ndan Arya." Sayfa :221