- Öfke ve umarsızlık dolu korkunç bir bağırtı kopuyordu ; bir çan sesinin yankılanışının uzayıp gitmesi gibi, "Uuuu! " diye derinden yükselen bir uğultu. Winston'ın yüreği yerinden oynamıştı. Başladı! Diye geçirmişti içinden. İsyan! Proleterler zincirlerini kırıyorlar sonunda!
- "Herkesin ortasında ya da tele-ekranın görüş alanı içindeyken düşüncelerinizi başıboş bırakmak çok tehlikeliydi. En ufak bir şey sizi ele verebilirdi. Sürekli gözünüzün seğirmesi, farkında olmadan yüzünüzün kaygılı bir anlatıma bürünmesi, kendi kendinize söylenip durmanız, olağandışılık belirtisi gösteren ya da bir şeyler gizlediğiniz izlenimi uyandıran herhangi bir şey. Kaldı ki, yüzünüzde belirecek uygunsuz bir anlatım bile (örneğin, bir zafer açıklanırken inanmamış görünmek) cezayı gerektiren bir suçtu. Yenisöylem'de bu suç için bir sözcük bile vardı: Yüzsuçu diyorlardı." (syf. 87)
- "İnsan, tarihi, kitaplardan öğrenemediği gibi mimariden de öğrenemiyordu. Heykeller, yazıtlar, anıtlar, sokak adları... geçmişe ışık tutabilecek her şey sistemli bir biçimde değiştirilmişti." (Syf: 124)
- "İçinden keşke on yıllık evli bir çift olsaydık, demişti. Keşke onunla sokaklarda şimdiki gibi, ama gönül rahatlığıyla ve korkusuzca yürüyor, havadan sudan konuşuyor, eve bir şeyler alıyor olsaydık, diye geçirmişti gönlünden." (Syf: 169)
- "İnsan bir kadınla yaşadığında, bu düş kırıklığı çok olağan." (Syf: 168)
- "Okumayı pek umursamadığını söylüyordu. Kitap, onun gözünde, tıpkı reçel ya da ayakkabı bağı gibi, üretilmesi gereken bir metaydı, o kadar." (Syf: 159)
- "İnsanın azınlıkta olması, tek kişilik bir azınlık olması bile deli olduğu anlamına gelmiyordu. Bir doğru vardı, bir de doğru olmayan; doğruya sarıldığın zaman, tüm dünyayı karşına bile alsan, deli olmuyordun." (Syf; 249)
- "İktidarı ellerinde tutanlar, her çağda, yönettikleri insanlara dünyaya ilişkin düzmece bir bakış açısı dayatmaya çalışmışlar, buna karşılık askeri güçlerini zayıflatabilecek hiçbir yanılsamaya arka çıkmayı göze alamamışlardır." (Syf: 228)
- Sonunda düşünce suçunu tam anlamıyla olanaksız kılacağız, çünkü onu dile getirecek tek bir sözcük bile kalmayacak!
- Belki de deli dedikleri tek kişilik bir azınlıktı.