- Kimin daha çok acı çektiğine gelince.. Eli kalem tutan hangisiyse odur en çok acı çeken.Çünkü tarihi kazananların yazması gibi, aşkın acısı da mektupları yazan da kalır..
- umut dayanılmaz bir şey olur hep aynı eklemden kırılınca hayaller. Öyle değil mi? Hep yanlış kaynamaz mı hayal kırıklığı?
- Yazmak, ağlamanın bir türüydü eskiden. Gülmenin bazen.
- 'Sakın' dedi kendine, 'korkma'. Bir hafta önceydi, anlamıştı. İnsan çok yalnızken, bir tane daha kendinden doğuruyordu içinde, 'Korkma', desin diye...
- Etimden et koparıyorum seni gönderirken. Yalnız seni değil, bu savaşın ortasında sığındığım tüm hatıraları da gönderiyorum denizlerin ötesine. Çünkü burada insanlar bir yanlışlık gibi ölüveriyor. Sen bir yanlışlık olamayacak kadar güzelsin.
- Zenginlerin böyle tuhaf bir yanı vardır Filipina. Yoksulluğun üzerini üniformalarla örterler. Sanırım birinin kendilerine kölelik etmesi fikri rahatsız ediyor onları. O yüzden bir insandan başka birşeye benzetmeye çalışıyorlar hizmetkarları. Üniformalar bu işe yarar, sakın unutma bunu ve asla bir üniforma giyme.
- Savaşın en şefkatli yanı budur. Kendini kapıp koyvermek isteyenlere kucağını açar. Uyku gibi yumuşak, kan kadar ılık bir gürültü kucağı savaş. Eriyip gitmek isteyenlerden hesap sormayan boz bulanık bir toz yatağı.
- Büyüyünce güneşe bak anlayacaksın. Işığın izi kalır gözde; kendi kadar, kendi biçimde. Bir kör leke bırakır neye baksan. Annen benim gözümde bir ışık lekesi gibidir. Gözlerimi kapatınca o leke zonkluyor göz karanlığımda. Açınca, herbir kıpırtısında gözümün, oraya buraya, gördüğüm şeylerin üzerinde hercai, kara-mor bir damga olarak beliriyor. Geçmesin istiyorum. Baktığım herşeyde kara-mor bir yara gibi açılsın istiyorum. Yoksa o da bu savaşta kaybettiğimiz her şey gibi, hiç olmamış gibi olacak. Annen bende bir ışık lekesidir tatlı kıbbem, çıkmaz.
- Bir dizi tecrübeden biliyordu ki, televizyon aslında bu durumlar için icat edilmişti. İnsan ruhu için tehlikeli olabilecek sessizlikleri emniyetli bir biçimde gürültüyle doldurması için.
- Artık başka bir dünya için ölmüyordu insanlar, SADECE ÖLMEMEK İÇİN ÖLÜYORDU.