- Nefertari güzellik, zekâ ve zarifliğin simgesi, gelişmiş Mısır'ın sıkıntısız gülümsemesiydi. Ameni, onu görme şansını elde ettiği zaman bütün işini unutuverirdi. Buna karşın, Firavun'un özel sekreteri, Güzel İset'ten hiç hoşlanmıyordu. Ramses, onu tahtına ortak etmekte belki de haklıydı. Ancak iktidarın gerçeklerinden habersiz bu kadının omuzları, kraliçelik görevini taşıyamayacak kadar zayıftı. Ama hiç olmazsa İset, Ramses'i seviyordu. Sadece bu nitelik, birçok kusurunu örtüyordu.
- Mısır aynı zamanda hem güçlü hem de zayıf bir ülkeydi. Güçlüydü, çünkü Maat yasası, insana özgü tüm aşağılıklara rağmen hüküm sürüyordu; zayıftı, çünkü dünya giderek artan bir ölçüde zorbalık yönetimine, açgözlülüğe ve bencilliğe yöneliyordu. Herhalde firavunlar, tanrıça Maat'ın iktidarı ve onun, yaşamın öğelerini bir arada tutan sevgi ve adalet Yasa'sı için savaşan son kişiler olacaktı. Çünkü onlar, Maat olmadığı takdirde bu dünyanın, barbarların güçlenmek ve tanrılarla olan bağı koparmak için giderek daha yıkıcı olan silahlarla birbirleriyle savaştığı kapalı bir alana dönüşeceğini biliyorlardı.
- Genç yaşında kral olan Ramses zihniyetleri değiştireceğini, bütün toplumu kendi izinden sürükleyeceğini ve insanları sonsuza dek bayağılıktan kurtaracağını ummuştu. Ancak tecrübe kazandıkça, bu hayali de yok oldu. İnsanoğlu, yalanın ve kötülüğün cazibesinden hiçbir zaman kurtulamayacaktı. Hiçbir doktrin, hiçbir din, hiçbir politika insanın tabiatını değiştiremezdi.
- Bu kadar çok yeteneğin insanı endişelendirmemesi imkânsızdı. Toplumun herhangi bir bölümünde olduğu gibi sarayda da, yaşantıları güvenlik altına alınan sıradan insanlar, değersizliklerini daha çok belirginleştiren güçlü kişiliklerden hoşlanmıyorlar, hatta onlara düşman kesiliyorlardı.
- Şenar gittiğinde, Ramses şaşkın ve endişeliydi. Ağabeyi ona bir tuzak mı kuruyordu, strateji mi değiştiriyordu, yoksa gerçekten samimi miydi?
- Kral olmadan önce, sakin bir ülkeyi yöneteceğimi sanıyordum. Oysa bu ülkede sıradan insanların yaşadığını unutmuşum. Onlara, Maât yasasına ihanet etmek ve babamın ve atalarının eserini yıkmak için birkaç hafta yeter. Uyum, hazinelerin en dayanıksızıdır. İşleri biraz gevşetecek olsam, kötülük ve karanlıklar ülkeye sahip olur.
- Akışına karşı gelmeye çalışanlar onun dalgalarıyla sürüklenmeye mahkûmdur.
- 'Savaşçı bir ırk çatışma istiyorsa' dedi, ?ne sağduyu, ne akıl bunu durdurabilir.'
- Gerçek kabiliyetlerinin ortaya çıkıp gelişmesi için ona gerekenleri verelim. Kuşkusuz, ilerde zorlu deneylerden geçmesi gerekecek çünkü vasat insanlar her zaman üstün nitelikli insanları ezmeye çalışırlar.
- Ben savaşı gözlerimle gördüm, insanların vahşetine ve başıboş kalan öfkenin yıkımına tanık oldum. Aklı başında insanların çılgın birer caniye dönüştüğünü gördüm.