- Sen de biliyorsun, vakit mutlu hikayeler için çok geç.
- Her gün daha çok severim. Bak mesela pencerenin önüne bir kuş konar ben seni severim, bir tren yolculuğunda pencereden dışarı bakarken derme çatma bir ev gözüme çarpar ben seni severim, burnuma eskilerden, hangi uzak hatıraya ait olduğunu bir türlü çıkaramadığım bir koku çarpar ben seni severim, kafama kuş sıçar ben yine seni severim...
- İnsanlardan insanlar diye söz eden insanlardan oldum olası nefret etmişimdir.
- "Bana bu gece bir hikaye anlatır mısın? Eskiden olduğu gibi."
"Elbette." Cekedini çıkartıp yanıma kıvrıldı babam. "Sana eğlenceli bir masal anlatayım öyleyse."
"Hayır. Hüzünlü bir hikaye anlat bana."
"Hüzünlü mü? Niye ki?"
"Babacığım," dedim. "Sen de biliyorsun, vakit mutlu hikayeler için çok geç." - Kendinizle yüzleşmekten kaçıp aşağılık arzularınıza budala erkekleri alet ediyorsunuz. İstediğiniz olunca pişmanlık , olmayınca histeri krizleri geçiriyorsunuz.
sayfa ; 86 - Zaten insanlığa dair kavrayışımızı biraz daha ileri götürmeyecekse, bir cinayeti çözmek neye yarar ki ?
sayfa 87 - Herifin asılacak olması umurunda bile değildi ; onu ilgilendiren , sevilip sevilmediğiydi. Kim bilir , belki daha gelişmiş bir bilinç düzeyinin işaretiydi bu. Her durumda , bir kadınla konuştuğumu aklımdan çıkarmamam gerekiyordu.
sayfa 86 - Schopenhauer'ın yazdıklarından hiç haberin yok gibi konuşuyorsun Akın. Herkes, kendisinin tersi özelliklere sahip olan eşler arar ki bir sonraki kuşak evrimsel açıdan kendisinden daha üstün olsun. Örneğin sarışınlar esmerleri, uzunlar kısaları, şişmanlar zayıfları tercih eder.
- Artık klinik psikoloji ve psikiyatriyi sorgulamak entelektüel kabul edilmenin baş koşulu haline gelmişti. Son on yıldır bütün zevzek öğrencileri yepyeni bir şey keşfetmiş gibi heyecanla aynı sözleri tekrarlayıp duruyordu: "Bir insan kendini Napolyon sanıp bundan da mutluluk duyabiliyorsa,onu sözde tedavi edip mutsuz kılmak doğru mu?" "Sırf çoğunluğun normallik anlayışına ters düşüyor diye birine deli yaftası yapıştırıp onu bir tımarhaneye kilitlemek insanlık dışı değil mi?" "Neden insanları değiştirmektense, insanlara dünyayı değiştirecek gücü vermeyi denemiyorsunuz?" "Ya deliler haklıysa!" "Delilere özgürlük!" Ve en sinir bozucusu da, "Bana normalin tanımını yapabilir misiniz?" sorusuydu elbette.
- Doğum günüm yaklaşırken vaktimin büyük kısmını pencerenin önünde, dışarıdaki insanları izleyerek geçiriyordum. Hızlanarak, yavaşlayarak, türlü sesler çıkararak ve bir yerlere bakarak yaşayıp gidiyorlardı. Bir gün onlardan biri haline geleceğimi düşünmek beni hasta ediyordu. Ne yazık ki bundan kaçış yoktu. Zaman acımasızdı ve ben hızla yaşlanıyordum.