- Bellek ve algılama konularındaki şimdiye dek üzerinde durulmamış kuramlar yeniden gözden geçirilmelidir. Bu kuramlar beyin, sinir sistemi ve duyu organlarının üretici olmaktan çok kısıtlayıcı bir işlev yürüttüğünü belirtiyorlar. Kişi, her an, yaşam boyunca geçirdiklerini anımsayabilir ve evrenin her yanında oluşan her şeyi algılayabilir. Beyin ve sinir sisteminin görevi de, kişinin içinde bir sıkıntı ve şaşkınlık doğmaması için, aslında sürekli olarak algılanıp, anımsanabilecek bu pek gereksiz ve karmaşık bilgilerin arasından yalnızca uygulamada yararı dokunan küçük, özel bir bölümünü ayırmaktır. Bu kuram uyarınca, her birimiz Özgür Zihin'i içimizde taşıyoruz. Fakat hayvansal niteliklerimiz nedeniyle, her durumda yaşamımızı sürdürmekle yükümlüyüz. Biyolojik yaşamı olanaklı kılmak için Özgür Zihin'in beyin ve sinir sisteminin kısıtlayıcı kapısından süzülmesi gerekir. Bu kapıdan geçip, bize ulaşabilenler bilincin ancak gezegenimizin üzerinde yaşayabilmemiz için gereken değersiz bir sızıntısıdır.
- Beyine, çalışmasına yardımcı olmak ereğiyle, bir takım enzim dizgeleri sağlanmıştır. Bu enzimlerden bir bölümü beyin hücrelerine giden glikoz miktarını düzenler. Meskalin ise enzimlerin oluşumunu önleyerek, sürekli şeker gereksinen bir organa yetecek glikoz miktarını azaltır. Meskalin beyne gerekli şekeri azaltınca, sonuç ne olur? Meskalin alanlarla tektük karşılaşıldığından, şu anda sorumuza kesin bir cevap verilemez. Fakat bir gözeticinin yanında meskalin alanların çoğunda izlenebilen belirtiler şöyle özetlenebilir: 1- Anımsama ve mantıklı düşünme hemen hiç yitirilmez. (Meskalinin etkisi altındayken teybe kaydedilmiş bantları sonradan dinlediğimde, kendimi her zamankinden daha budala bulmadım.) 2- Görsel izlenimler yoğunlaşır. Göz bir çocuğun çevresindeki dünyayı algılayışındaki arılığı yeniden kazanır. Her zamanki gibi, duyumlar, kavramları anında ve otomatik olarak izlemezler. Uzay ulamlarına ilgi azalır, zamana duyulan ilgi ise sıfıra düşer. 3- Us eksiklik göstermese, algılar yüksek bir düzeye ulaşsa da, istem olumsuz yönde bir değişim gösterir. Meskalin alan kimse herhangi bir şey yapmağa gerek görmez ve her zaman uğrunda acı çekmeğe ve eyleme geçmeğe hazır olduğu nedenlere ilgisiz kalır. Bu gibi şeylerle uğraşmaz çünkü, onun düşünecek daha önemli şeyleri vardır.
- "İnsan eğer sorgulamaksızın kabullenmeye şartlandırılmamışsa, mutluluk gerçekten çok daha zor bir uğraş."
- "Eğer farklıysan, yalnızlığa mahkum oluyorsun."
- Mutlulukta, şanssızlığa karşı verilen mücadelenin ihtişamlarından hiçbiri yoktur. Günahla mücadelenin, ve ya ihtiras ya da şüphe nedeniyle ölümüne alt üst oluşların görkemini bulamazsınız mutlulukta. Mutluluğun yüce bir yanı yoktur...
- Ruh dedikleri bir şey vardı, bir de ölümsüzlük denen şey...
- "Hiç, içinde dışarı çıkmak için bir şans verilmesini bekleyen bir şey varmış gibi hissettin mi kendini..?" diye sordu, "Kullanmadığın ek bir güç gibi, hani türbinlerden geçmek yerine şelaleden çağlayan su misali...?"
- ''Tutku nedir öğrenmek istiyorum,'' dediğini duydu. Bir şeyleri yoğun hissetmek istiyorum...''
- Aşk dostluğa sormuş: Ben varken sen ne işe yararsın..? Dostluk cevap vermiş: Sen yokken ben senin akıttığın gözyaşlarını silerim...
- Tüm şartlandırılmaların amacı budur: İnsanlara, kaçınılmaz toplumsal yazgılarını sevdirmek...