- Cennet her zaman mücevherlerle doludur. Bu niye böyledir? Bütün insan faaliyetlerini sosyal ve ekonomik ilişkiler sistemi çerçevesinde düşünenler buna şu tür bir yanıt verirler: Mücevherler yeryüzünde çok az bulunan şeylerdir. Çok az insan bunlara sahiptir. Bu gerçekleri telafi edebilmek için yoksulluk altında ezilen çoğunluğun sözcüleri hayali cennetlerini değerli taşlarla doldurmuşlardır.
- "Benliksizliğin son aşamasında Herşeyin herşeyde olduğu - herşeyin esasen her bir şey olduğu ?kapalı bilgisi' söz konusudur. Bu da, bence, sınırlı bir aklın ?kainatın her yerinde olan her şeyi algılamak' durumuna ulaşabileceği en yakın noktadır."
- İnsanlığın bir bütün olarak, bir gün yapay cennetler olmadan da ayakta kalabilecek duruma gelmesi pek mümkün görünmüyor. İnsanların çoğu, en kötü durumda öylesine acı dolu, en iyi durumda da öylesine tekdüze, mutsuz ve sınırlı bir hayat sürüyorlar ki, bundan kaçma arzusu ve birkaç anlığına bile olsa kendilerini aşma özlemi ruhun başlıca tutkularından biridir.
- İnsan mutluluk konusunu düşünmek zorunda olmasa, yaşam ne kadar eğlenceli olurdu.
- Ancak toplumun iyi ve mutlu üyeleri olacaklarsa ne kadar az bilirlerse o kadar iyi olurdu.
- Gerçek, tehdittir.
- İnsanlar Tanrı'ya inanırlar; çünkü öyle şartlandırılmışlardır.
- Tanrıların yasalarını, toplumları idare eden kişiler dikte ederler; İlahi Takdir düşüncesi, insanlardan çıkar.
- Eğer algı kapıları temizlenseydi her şey insana, olduğu gibi görünürdü: Sonsuz.
- Kendi ahlaki değerleri olmayan bir tefekkür biçimi yoktur, en mistik olanlar dahil. Ahlaki kategorilerin en azından yarısı olumsuzdur ve kötülükten uzak durmayı emreder.