- Onda aradığım neydi? Bende eksik olan neydi? İyi bir yaşamım yok muydu? Yaşamının giderek geri dönülmez bir biçimde daralan bir dehlize dönüşmekte olduğunu kime anlatabilirdim? Çektiğim işkenceyi ,uykusuz gecelerimi,intiharla flört etmemi kim anlayabilirdi? Ne de olsa her şeye sahiptim:Para,dostlar,aile,güzel ve çekici bir eş,ün,saygınlık.Beni kim rahatlatabilir? O apaçık soruyu sormaktan kim kendini alıkoyabilir: 'Daha ne istiyorsun?'
- Bu kadar yetkin,bu kadar saygın fikir ve değerlendirmeler insanın yaratıcı güçlerini yapay bir baskı altına alır.Aynı nedenlerle bir oyunu izlemeden ve özellikle değerlendirmeleri okumadan önce kitabını okumak isterim.Sizin de çalışmalarınızda böyle hissettiğiniz olmuştur herhalde?
- Sokrates öncesi filozoflar son derece ilgimi çekiyor;onlar sayesinde her zaman orijinal metne dönmenin ne kadar önemli olduğunu görmüşümdür.Yorumcular insanı her zaman aldatır; bilerek değil tabii,ama ne kendi tarihsel çerçevelerinin dışına adım atabilirler,ne de otobiyografik çerçevenin dışına çıkabilirler.
- Bazen baş ağrılarımın,beynimdeki doğum sancıları olduğunu düşünüyorum.
- Niçe'nin intihar etmeye eğilimli olduğunu gösteren mektuplarını kendi gözleriyle görmüştü.Bunu gizliyor olabilir miydi? Yoksa intihara zaten kararlı olduğu için mi şu anda ümitsizlik taşımıyordu? Breuer daha önce de böyle hastalar görmüştü.Tehlikeliydiler.İyileşmiş gibi görünürlerdi,hatta bir bakıma iyileşirlerdi de;melankolik durumları hafiflerdi;bir kez daha yer,içer ve gülerlerdi.Ama bu iyileşme aslında ümitsizlikten kaçmanın yolunu artık bulduklarını gösterirdi:Ölüme kaçış.Niçe'nin planı bu muydu?Kendini öldürmeye kararlı mıydı?
- Niçe'nin atmosfer koşullarına gösterdiği tepkileri anlatması yirmi dakika sürmüştü.Söylediğine göre,atmosfer basıncında,sıcaklıkta ve rakımda en ufak bir değişiklik olsa bedeni adeta bir barometre-termometre gibi şiddetli tepkiler veriyordu.Havanın kurşuni rengi içini karartıyor,gri bulutlar ve yağmur moralini bozuyor,kuru havalar ona zindelik veriyordu;kış mevsimi zihnini 'felç' ederken,güneş ona enerji kazandırıyordu.
- ...sürekli kendilerine acıyan hastalık hastalarıyla çok karşılaşmıştı;bu tür hastalar iç organlarının durumunu ballandıra ballandıra anlatmaya bayılırlardı,ama bu türlerin asıl hastalığı 'Weltanschauung stenoz', yani dünya görüşünün daralmasıydı.
- Bir insanın kendine karşı en büyük ödevi hakikati keşfetmektir.
- Öğretmenler kimi zaman acımasız olmak zorundadır.İnsanlara böyle katı mesajlar verilmeli;çünkü yaşam da acımasız,ölüm de.
- Hakikati ......ancak inanmayarak ve kuşku duyarak yakalayabilirsiniz,böyle çocuksu bir tavırla 'keşke öyle olsa' diyerek değil! Hastanızın Tanrının kucağında olma isteği hakikat değildir.Bu çocuksu bir istektir,hepsi o kadar!Bu ölmeme arzusudur, 'Tanrı' diye adlandırdığımız o ebediyen şişirilmekte olan emziğe sarılmaktır! Her ne kadar Darwin kanıtlarını gerçek bir sonuca ulaştırma cesaretinin gösterememiş olsa da, evrim teorisi Tanrının gereksizliğini bilimsel olarak ortaya koymuştur.Tabii, siz de Tanrıyı bizim yarattığımızı ve şimdi de elbirliği ile onu katlettiğimizi biliyor olmalısınız. (Tövbe estağfurullaaaahh)