- En büyük düşünceler, en basit olanlarıdır
- Bizim yüzümüz boyalı olmayacak; çünkü vahşi değiliz biz.
- Bir yatak özledi; çarşaflar özledi. Ama burada beyaz olan tek şey, kırk ayak aşağıdaki kayanın çevresinde ışıldayarak ağır ağır yayılan süt gibi beyazlıktı.
- Büyük bir yangındı bu. Ta gerilerde bıraktığını sandığı davul gümbürtüleri, daha yakınlardaydı şimdi. Acaba bir yangın, dört nala giden bir attan daha mı hızlı ilerler?
- Rolph doğuştan bir önder olduğu gibi, Jack?da doğuştan bir önderdir. Şu farkla ki, Ralph eşitliğe, sevgiye ve anlaşmaya inanan, iyiliğe yönelik bir önder: Jack ise kendinden başkasını hor gören, zorbaca bir baskıya inanan, kötülüğe yönelik bir önderdir.
- Sineklerin Tanrısı, İkinci Dünya Savaşı?ndan kısa bir süre sonra, bu savaşta yıllarca çarpışan insanların birbirlerine nasıl kıydıklarını kendi gözleriyle görüp, birçok umutlarını yitiren biri tarafından yazılmıştır.
- Belirli koşullar altında yetişkinler böyle davranabilir, ama altı ila on iki yaş arasında küçük çocuklar, uygar dünyanın baskısından uzaklaşınca, nasıl böylesine vahşileşebilir, kan dökecek kadar acımasız olabilir diye düşünen birçok kişi, kan dökecek kadar küçüklerde bile bu korkunç bir biçimde belirdiğine göre, Sineklerin Tanrısı?nda kötülüğün insan yaratılışında doğuştan var olduğu görüşünün savunulduğu kanısına varıp dehşete kapılmıştır. Okuyucuların duydukları bu dehşeti doğal saymalı; çünkü çocukların tertemiz birer melek oldukları konusunda, yanlış olduğu kadar da yaygın bir inanç vardır. Oysa kendi çocukluğuna ve yakından tanıdığı çocuklara duygusallıktan arınmış gerçekçi bir gözle bakabilenler, çocukların küçük bir melek değil, tıpkı yetişkinler gibi birer insan olduğunu bilirler. İnsanlarda ise, ister büyük, ister küçük olsunlar hem iyi hem de kötü içgüdüler vardır. Anayla baba ve eğitim kurumları, çocuğu olumlu bir biçimde etkilemeye, iyiye yönelen içgüdülerini geliştirip kötüye yönelen içgüdülerini engellemeye çalışırlar. Uygarlığın amacı da budur aslında. Bu uygarlık süresi içinde en büyük görev topluma düşer.
- Cesaretle kaleye yürümenin, ?pes ediyorum? demenin, hafifçe gülmenin, ötekiler arasında uyumanın yolu var mıydı acaba? Hala ?efendim, evet efendim? diyen, kasket giyen, okula giden çocuklarmış gibi davranmanın yolu var mıydı? Gün ışığı ?evet? diyebilirdi bu soruya; ama karanlık ve ölümün dehşeti ?hayır? diyordu.
- Günün kararlarını satranç oynarcasına alıyordu. Tek derdi, hiçbir zaman çok iyi bir satranç oyuncusu olmayacağıydı.
- Kitabın çevirmeni böyle yazmış.