- Bir bozukluk çıkarsa, onu düzeltecek biri de çıkar.
- Korkabilirsiniz çünkü insanlar nasıl olsa korkarlar.
- Affetmek geometriden bile daha katıksız bir mutluluk verir. Ben o zamanlar bunu, yasamin doğal sürecinin ufak bir parçası olarak görmüştüm. Affetmek, iyileşmeye doğru atılan olumlu bir adımdır; bir ışık patlamasıdır. Estetik zevk kadar gerçek ve kesindir; zayıf yada narin değil, parlak ve güçlüdür.
- Evime gitmek istiyorum. Bu hissettigim tuhaf huzur ve güven duygusunun sırrı neydi? Şimdi düşünürsem, dışarıdan bakıp bizi görebiliyorum. Ayakları yere basmayan iki sokak çocuğu, benim üzerimde bir gömlek ve pantolondan başka bir şey yok, Johnny de benden iyi sayılmaz, birlikte o muhteşem evin bahçesinde dolaşıp duruyoruz. -Ama ben size hiç dışardan bakmadım - Bana göre biz o zamanlar cennette dolanan iki algı noktasıydık. Masumiyetimizin derecesini ise sadece tahmin edebilirim, yeniden tecrübe edemem...
- Hayır! Hayır sizinle olmaz. Benim karanlığım bir daktiloya uzanıp kıskaçlarını tuşların üzerinde beceriksizce gezdiriyor... Sizin karanlığınız da bir kitaba uzanıp onu kendi kıskaçlarıyla yakalıyor... İkimizin arasındaki fark belki yirmi farklı değişim... Filtre ve çeviri üslubu var. Bu durum, paragrafta betimlenen kadının yarı şeffaf yanağının tatlı görüntüsünü, kaşıyla saçı arasında duran alın kemiğinin o yaşayan kıvrımını tamı tamına aynı biçimde algılasaydık... Kim bilir ne büyük bir tesadüf olurdu?
- Özgürlük benim lanetim. Ben sizden biriyim. Hortlakların yakasını bırakmadığı biri -ama hangi hortlaklar? Ve işte bu da benim çığlığım. Sizin aranızda düşünce özgürlüğü içinde yürüdüm, ama beni ayartarak ondan caydırmaya çalışmadınız, çünkü sizde yüzyıl boyunca ona itilmiştiniz... Ayrıca dürüst olmaya, haddini bilmeye inanıyorsunuz ve nihayetinde bir aziz olmadığınızı biliyorsunuz. Özgürlüğü... Onu kullanamayanlara teslim ettiniz... Pırlantayı çamura buladınız.
- Gizli bilgilere mi haizsiniz? Bir deneme baskınız mı var? Belkide bu kitabı bundan elli sene sonra bir tezgâhın üzerinde bulacaksınız. Ve o zaman da bir başka şimdiki zaman olacak...
- Meselâ... Özgür irade, müzakere yoluyla öğrenilmez. Sadece tecrübeyle edinilir. Tıpkı bir rengi tanımak ya da patatesin lezzetini bilmek gibi...
- Okula ilk başladığımda çıplak ayakla gittim. Tozdan, topraktan hiç nefret etmedim. Benim için tüm o porselen ve krom malzemeler, losyonlar, deodorantlar, bütün o temizlik malzemeleri, yani bütün sabun türü ve hijyenik malzemeler insan doğasına aykırı, anlaşılmaz şeylerdir. İnsanoğlu evren gibi bedavaya verilmiş bir armağan karşısında sabit kalır. Bizde küçük gecekondu mahallemizden çıkartılıp yıkandığımız zaman, yaşamın getirdiği mutluluk ve güven hissi de bir anlamda yıkanıp giderdi.
- Bütün sistemleri bir dizi kullanışsız şapka gibi duvara astım. Hiç biri de bana uymuyor.