- Tanrım!Hapishane ne kadar utanç verici bir şey!Her şeyi kirleten bir zehir var orada.Orada bir kuş buluyorsunuz,kanadında çamur var;güzel bir çiçek alıyorsunuz elinize,kokluyorsunuz onu:Pis kokuyor.
- Her şey o kadar pis o kadar karanlık ve tozluydu ki yoksulların cenaze arabası bile bunun yanında saltanatlı kalırdı.
- Ölüm ruhumuzu ne hale getiriyor kim bilir?Onu ne hale sokuyor?Ondan aldığı veya ona verdiği nedir?Etten gözler veriyor mu ona arada sırada,dünyaya bakması ve de ağlaması için ?
- Lâl rengi o tatlı dudaklardan çıkan bütün bu korkunç sözler,ne kadar da iğrenç!Bir gülün üzerinde gezinen bir salyangozun ardında kalan sümük izlerine benziyor sanki.
- Bir hücrede prangaya vurulmuş bedenim; ruhum bir tek düşünceye hapsedilmiş. Korkunç, acımasız, yürek yakan bir düşünce! Artık önümde tek bir düşünce, tek bir yargı, tek bir gerçek var: idama mahkum olmak!
- Peki, neden olmasın? ?İnsanlar,? hangi kitapta okudum bunu bilemiyorum, ama yalnızca iyi şeylerden söz eden bir kitapta, ?bütün insanlar günü belirsiz bir ölüme mahkumdurlar,? diye bir cümle okumuştum. Peki, o halde, benim için değişen ne vardı ki?
- Ne kadar içten ve temiz yürekli olursak olalım, bu temizliğin üzerinde küçük bir yalanın çatlağı vardır.
- İnsanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkümdurlar..
- Ne yazık! Dünyada sadece tek bir varlığı sevmek , onu bütün kalbiyle sevmek ve karşınızda durup size bakar, cevap verir, konuşurken,sizi tanımadığını fark etmek! Sadece onun tesellisine ihtiyaç duymak ve bunu yapması gerektiğinden habersiz olan tek kişi olduğunu anlamak!
- İnsanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkumdurlar.