- Coppenole: isterseniz sizin deli başı bizim memleketin geleneklerine göre seçelim ha? Herhalde bu , şu geveze heriflerin sıkıcı laflarını dinlemek ten daha eğlenceli olur. Ama isterlerse onlarda gelip kafalarını o dediğim delikten içeriye sokarak yüzlerini buruştursunlar, kendilerini çirkinleştirmeye calissinlar. Biz bunu da kabul ederiz. Ne dersiniz hanımlar beyler? Bakıyorum burada kadınlı erkekli epeyce çirkin kimseler var. Bu sayede biz de flaman usulüne göre gülüp eğlenmenin yolunu buluruz. Suratlarımiz epeyce çirkin olduğu için, belki bunları elverişli şekilde buruşturup eksitmenin yolunu buluruz. Gringoire cevap vermek istedi , ama şaşkınlıktan adeta dili tutuldu. Zaten, çorapcinin teklifi kalabalıktan o kadar büyük zevkle heyecanla karşılandı ki bu hale karşı koymak imkansızdı. İşin gidişine boyun egmekten başka yapacak şey kalmıyordu. Zavallı Gringoire inin harmanisi olmadığından başını bunun içinde gizleyemedi, sadece ellerini yüzüne kapamakla kaldı.
- Baş rahip yeryüzünde ouasimodo' nun konuşup anlayacağı tek insandı. Onun yeryüzünde münasebette olduğu iki şey vardı. Birisi notre- dame kilisesi öteki de claude frollo. Başrahibin kilise çancisi üzerindeki nüfuzu, onun da basrahibe olan bağlılığı hiçbir şeyle kıyaslanamazdi. Claude frollo bir işaret yapsa, ya da ouasimodo onun bundan hoslanacagini bilse, kendisini kaldırdığı gibi çan kulesinden aşağıya atardı. Ouasimodo da olağanüstü bir tarzda gelişmiş olan beden kuvvetinin, böylece başka birinin emrine girmiş olması cidden şaşılacak şeydi. Bundan bir evladın babasına olan bağlılığını andıran bir taraf vardı. Claude frollo kendisininkinden daha kudretli ve üstün birisinin karşısında biçare eciş bücüs vücudu ile minnet duygusu vardı. Bu minnet öylesine son haddine varmıştı ki, bunu herhangi başka şeyle kıyaslamak imkansızdı. Minnet duygusu insanlar arasında pek sık rastlanmaz.
- Zerdüşt 'e göre güneş ateşten doğmuştur, ay da güneşten. Ateş, her şeyin başıdır. Onun zerreleri sonsuz akımlar halinde aralıksız olarak dünyanın üzerine düşüp yayilirlar. Bu akımlar gökyüzünde birbirini kestikleri yerde, ışığı meydana getirirler. Yeryüzünde kesistikleri noktada ise, altını meydana getirirler. Buna göre ışıkla altın aynı şeydir. Yani altın güneşin elle tutulur hale girmisidir. Bunların hiçbiri hayal değildir.
- Hipokrates' e göre sağlıcakla yaşamanın sırrı nedir, bilirsiniz elbet. Bu ünlü adam der ki: Kuvvet, güzellik, uyku, yiyecek... hepsinde ölçülü olmak gerek.
- Genç olsun,hür ve sağlıklı olsun,kim bilir nicesi Greve Meydanı'nda başımın düşeceği günü beklerken,benden önce dünyaya gözlerini kapamıştır! Kim bilir ,şu anda açık havada yürüyüp soluk alan,istediklerini yapabilen nice insan benden önce göçecek bu diyardan!
- Belki de onlar,bu zavallılar,bir idam kararının yol açtığı eziyetlerle dolu o ağır duygu birikimini düşünmemişlerdir.
- Bu insanlar,acaba ortadan kaldırılmasına karar verdikleri insanda,bir aklın,yaşama dört elle sarılmış bir aklın,ölüme hazır olmayan bir canın olduğu düşüncesini hiç mi akıllarına getirmiyorlar?
- Hatta bedene hiç acı çektirmedikleri için mutludurlar.Amaçladıkları budur zaten.Oysa,ruhsal acının yanında bedensel acı bir hiç kalır!
- ''Madem ki bir şeyler yazma olanağım var,neden yapmayacağım bunu?''Fakat ne yazacağım?Çıplak ve soğuk taştan dört duvar arasında tutsak olmuş;adım atabileceğim bir özgürlükten,görebileceğim bir ufuktan yoksun durumda;tek eğlence aracı olarak,kapımın gözetleme deliğinin,karşısındaki karanlık duvara yansıttığı beyazımsı karenin yavaş yavaş ilerleyişini bütün gün,bir makine gibi izleyerek vakit geçiriken ve biraz önce de söylediğim gibi,bir düşünceyle,bir suç ve ceza düşüncesiyle bir cinayet ve ölüm düşüncesiyle baş başayken!
- Yargıtay,sizi uçurumun üzerinde asılı tutan ve kopacağı ana kadar çatırdadığı duyulan bir ip sanki.