- Hayatında asıl aradığı şeyin Muazzez olmadığını biliyordu, fakat Muazzez olmadan bunu aramaya muktedir olamayacağını sanıyordu.
- İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil,kötülük yyapacak cevheri içinde taşımamak demektir. (Sf. 249)
- " 'Oğlum, bu hanımın çaldığına göre ses çıkar.'
Piyanodaki kadın aynı melodiyi tekrar etti, Ali büyük bir gayretle tekrar boynunu gererek:
Bir haber yolladım canan iline...
diye başladı. Oradakilerden birkaçı güldü ve Ali derhal sustu.
....
Bir kebapçıda karnımızı doyurduk ve bu esnada hemen hemen hiçbir şey konuşmadık. Onu kandırmaya imkan yoktu. 'Seni çağırıp zahmet verdik, affedersin' de denilemezdi.
Ben bunları düşünürken kebapçıdan çıktık. Ali bir şey söylemek ister gibi birkaç kere yutkundu ve boynunu bükerek:
'Sizi mahçup çıkardım, beyim, sakın kusura kalmayın!' dedi.
Sonra hayret edilecek bir şeyden bahsediyormuş gibi, gözlerini hafifçe açarak ilave etti:
'Ben o odada bir türlü sesimi bulamadım!' " - Bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu. Biz o zaman sahiden yaşamaya, ruhumuzla yaşamaya başlıyorduk.
- "Hayat beni sıkıyor..." dedi. "Her şey beni sıkıyor. Mektep, profesörler, dersler, arkadaşlar... Hele kızlar... Hepsi beni sıkıyor... Hem de kusturacak kadar..."
- Hiçbir şey istemiyorum. Hiçbir şey bana cazip görünmüyor. Günden güne miskinleştiğimi hissediyorum ve bundan memnunum. Belki bir müddet sonra can sıkıntısı bile hissedemeyecek kadar büyük bir gevşekliğe düşeceğim. İnsanlar bir şey yapmalı, öyle bir şey ki... Yoksa hiçbir şey yapmamalı. Düşünüyorum: Eliminizden ne yapmak gelir? Hiç!
- Bana öyle geliyor ki, hakikaten yapabileceğimiz bir tek iş vardır; o da ölmek...
- Enteresan şey..." dedi. "Umumiyetle para enteresan bir
şeydir zaten. Çok kere cebimden bir lira alır, önüme koyarak
onu saatlerce seyrederim. Hiçbir fevkaladeliği yok. Birtakım
hünerli çizgiler, tıpkı mekteplerdeki resmi hattî* vazifeleri
gibi. Belki biraz daha ince ve karışık... Sonra bir resim.
Birkaç satır muhtasar yazı ve bir iki imza... Üzerine biraz
fazla eğilince insanın burnuna ağır bir yağ ve kir kokusu da
vurur. Fakat ne muazzam şeydir bu kirli kâğıt azizim, bir düşün! - Nedense hepimizde, maddi olsun, manevi olsun, bütün dertlerimize bir isim takma merakı vardır, bunu yapamazsak büsbütün çılgına döneriz. Mamafih insanlarda bu merak olmasa doktorlar açlıktan ölürlerdi...
- Günün birinde ya çıldıracağız, ya da dünyaya hakim olacağız...