- Böyle bir dünya da hepimizin ne kadar sefil, öfkeli, güçsüz olduğumuzu ispat eden duygulara yer yoktu. Hepsini kendi kendimizi bütün bunları yaşadığımıza inandırmak için yapacaktık.
- Sırf kendi sorunlarından kaçmak uğruna başkalarına yardım etmek için dört dönen çok insan tanırım.
- ? Seven insan ne kendine kıyar ne karşısındakine.?
- İnsan hayatın büyük sırlarına iki yoldan erebilirdi sadece: acıyla ve sevgiyle.
- Dağın yüksek olduğunu anlamak için dağa tırmanmaya gerek yoktur.
- Göz yaşları ruhun kanıdır. Enerjilerini harca ki dinç kalasın. Öfkeni dışarı atabilirsen tazelenirsin. Hata yapmaktan korkmayan, hata yapan insanları arayıp bul. Onların hataları, yaptıklarını gölgede bırakmış olabilir. Fakat dünyayı ancak böyle insanlar değiştirir, defalarca hata yaptıktan sonra gerçekten fark yaratmayı ancak onlar başarırlar.
- Dilenci nasıl ihtiyaçtan dilenirse, sadaka veren de ihtiyaçtan verir. Sadaka iki ihtiyacın arasındaki bağdır. Hayatta birileri tavsiye ya da destek için kapılarını çaldığında müthiş sevinen, inanılmaz cömert, inanılmaz yardımsever pek çok insan tanıdım. Yanındakine iyilik yapmaktan daha güzel ne olabilir.
- Fener lambalarını yakın, pillerin içindeki zıt kutuplardır ve ışığın yanmasını sağlarlar. Çekim gücüyle yakınlaşarak çarpışan iki gezegendir onlar. Eski, çok eski zamanlardan tanışan iki aşıktır. İkinci alem, Kader tarafından özel bir görev için seçilen iki kişinin doğru yerde karşılaşmasıyla tesadüfen ortaya çıkabilir. Dünyada bir araya getirecek olan şeyin doludizgin gittiği fiziksel mekana yollara düşmemiştir. Bazen de onları neyin yaklaştırdığını anlamadan kendi yollarına giderler. Fakat Tanrı isterse aşkı bir kere tatmış olanlar tekrar bir araya gelebilirler.
- Sadece sorunlarını anlatırken özgün bir kimliğe kavuşabilen nice insanlar tanırım.
- Hilal?e aşkla; zamanın ya da zaman sandığımız şeyin ötesindeki bir aynadan akseden bir aşkla bakıyordum. Hilal benim değildi, asla olmayacaktı, çünkü alnımıza böyle yazılmıştı. Bizler yaratılmış varlıklar olsak da aynı zamanda Tanrı?nın elinde birer kuklaydık ve bilemediğimiz sebeplerle çizilmiş, aşamayacağımız bir sınırla çevriliydik. Nehre iyice sokulup ayaklarımızı suya değdirebilirdik, ama suya dalıp akıntıya kendimizi bırakmamıza izin yoktu.