- Erkek olmak herhalde zordur... Bir kadın dünyadaki yerini bilir. Biz hayat doluyuz. Kadın bir çiçek ve meyvedir. Çocuklarımızın bir parçası olarak ileri gideriz. Ama bir erkek... Siz meyvesiz bir dal gibisiniz. Öldüğünüz zaman arkanızda önemli bir şey bırakmayacağınızın farkındasınız. Bence bu yüzden öfke dolusunuz. Belki öfkeniz kadınlarınkinden çok değil. Belki içinizdeki öfkenin gidecek yeri yok o kadar. Belki o öfke arkasında iz bırakmak için çırpınıyor. Dünyaya vuruyor. Sizi düşünmeden hareket etmeye zorluyor. Didişmeye kudurmaya. Resim yapıyor, bina dikiyor, dövüşüyor ve gerçekten daha büyük hikayeler anlatıyorsunuz...
- En fazla şeyi cevap veremediğimiz sorulardan öğreniriz. Bunlar bizi düşünmeye sevk eder. Bir insana tüm cevapları verirsen elde ettiği tek şey bazı hakikatler olur. Ama ona bir soru verirsen kendi cevaplarını kendi arar. Böylece cevapları bulduğu zaman o cevaplara kıymet verir. Soru ne kadar zor olursa cevabı da o kadar çok ararız. Aradıkça daha çok şey öğreniriz...
- '' Bana ne getirdin '' diye sordu. ''Sen bana ne getirdin'' diye karşılık verdim Sırıttı.''Armut olduğunu zanneden bir elmam var.''diyerek onu gösterdi.'' Ve kedi olduğunu sanan bir ekmeğim.Bir de marul olduğunu sanan bir marulum.'' ''Demek ki akıllı bir marulmuş.'' ''Hiç de bile,'' diye nazikçe homurdandı.''Akıllı bir şey kendini marul zanneder mi hiç.''' ''Bir marul olduğu zaman bile mi?'' diye sordum. ''Özellikle o zaman.'' dedi Auri.'' Marul olmak yeterince kötü zaten.Bir de öyle olduğunu düşünmek feci.''Başını kederle iki yana sallarken saçları su altındaymış gibi bu hareketi taklit etti...
- Ve unutma: çok duyulmak istiyorsan az konuş...
- Kelimeler onlara yapmalarını istediğimiz işi her zaman beceremezler. Müzik, kelimelerin boşa çıktığı zamanlar içindir...
- Unutma..! Her bilge adamın korktuğu üç şey vardır; fırtınalı bir deniz, aysız bir gece ve yumuşak başlı birinin öfkesi...
- Bana başkalarının yanında lafını etmek istemediğim hiç bir şeyi yalnızken yapmamayı öğretti. .....
- Ve unutma: çok duyulmak istiyorsan az konuş..
- Vashetin gözleri parladı. "Yap öyleyse,benim zeki öğrencim. Bana sevgiyi tanımla. " Kısa bir süre düşündüm. Sonra uzun bir süre düşündüm. Vashet sırıttı. "Yapacağın herhangi bir tanımda boşluklar bulmamın ne kadar kolay olacağını anladın. " "Sevgi birisi için her şeyi yapmaya yönelik istektir,"dedim. "Sana zararı dokunsa bile. " "Madem öyle,"dedi,"sevginin vazife veya sadakatten ne farkı var?" "Fiziksel bir çekim de içerir,"dedim. "Bir annenin sevgisi bile mi?"diye sordu. Öyleyse aşırı bir düşkünlük içerir,"diye düzelttim. "Peki düşkünlükten kastın ne?"diye deli edici bir soğukkanlılıkla sordu. "Farkı.."dedim ama cümlemin devamını getiremedim. Daha farklı ve aynı ölçüde soyut kavramlara başvurmadan sevgiyi nasıl açıklayabileceğime dair kafa patlattım. "Sevginin doğası böyledir,"dedi Vashet. "Onu tanımlamaya teşebbüs etmek insanı delirtir. Zaten şairleri durmaksızın bir şeyler karalamaya iten de budur. Biri sevgiyi bütünüyle kağıda dökebilse diğerleri kalemlerini bırakacaklardır. Ama bu mümkün değildir. " Bir parmağını kaldırdı. "Lakin sadece bir budala sevgi diye bir şey olmadığını iddia edebilir. İki genci yaşlı gözlerle birbirlerine bakarken görürsen sevgi oradadır.o kadar yoğundur ki ekmeğin üstüne sürüp yiyebilirsin. Bir anneyi çocuğuyla beraber görünce sevgiyi de görürsün. İçinde fırtınalar kopardığını hissedince ne olduğunu bilirsin. Kelimelere dökemesen bile. " Kral Katili Güncesi 2.Gün Bilge Adamın Korkusu Patrick Rothfuss
- Vashetin gözleri parladı. "Yap öyleyse,benim zeki öğrencim. Bana sevgiyi tanımla. " Kısa bir süre düşündüm. Sonra uzun bir süre düşündüm. Vashet sırıttı. "Yapacağın herhangi bir tanımda boşluklar bulmamın ne kadar kolay olacağını anladın. " "Sevgi birisi için her şeyi yapmaya yönelik istektir,"dedim. "Sana zararı dokunsa bile. " "Madem öyle,"dedi,"sevginin vazife veya sadakatten ne farkı var?" "Fiziksel bir çekim de içerir,"dedim. "Bir annenin sevgisi bile mi?"diye sordu. Öyleyse aşırı bir düşkünlük içerir,"diye düzelttim. "Peki düşkünlükten kastın ne?"diye deli edici bir soğukkanlılıkla sordu. "Farkı.."dedim ama cümlemin devamını getiremedim. Daha farklı ve aynı ölçüde soyut kavramlara başvurmadan sevgiyi nasıl açıklayabileceğime dair kafa patlattım. "Sevginin doğası böyledir,"dedi Vashet. "Onu tanımlamaya teşebbüs etmek insanı delirtir. Zaten şairleri durmaksızın bir şeyler karalamaya iten de budur. Biri sevgiyi bütünüyle kağıda dökebilse diğerleri kalemlerini bırakacaklardır. Ama bu mümkün değildir. " Bir parmağını kaldırdı. "Lakin sadece bir budala sevgi diye bir şey olmadığını iddia edebilir. İki genci yaşlı gözlerle birbirlerine bakarken görürsen sevgi oradadır.o kadar yoğundur ki ekmeğin üstüne sürüp yiyebilirsin. Bir anneyi çocuğuyla beraber görünce sevgiyi de görürsün. İçinde fırtınalar kopardığını hissedince ne olduğunu bilirsin. Kelimelere dökemesen bile. "