- Onları öfkeme layık bulmuyorum.Öfkem bana ait birşey.Yakın hissetmediğim birine nasıl gösteririm onu? Onlara da size davrandığım gibi davranmış olurum.Asıl o zaman kötülük etmiş olurum size.
- Ben bir noktaysam odanın ortasında durdum.Şu anda odanın köşegenlerinin kesim noktasında bulunuyorum.Bütün köşelere sesleniyorum:İçinizden birinde kalmış bir tutunamayan var mı?
- "İyi şeyleri düşünmekten kaçın sadece. Onlar başına gelsin. Mesele bu kadar basit işte."
- Hangisi daha güç ağlatmak mı, güldürmek mi?
- Ne gördün bütün kapıların birer birer kapandığı bu dünyada? Hangi kusurunu düzeltmene fırsat verdiler? Son durağa gelmeden yolculuğun bitmek üzere olduğunu haber verdiler mi sana? Birdenbire: "Buraya kadar!" dediler. Oysa, bilseydin nasıl dikkatle bakardın istasyonlara; pencereden görünen hiçbir ağacı, hiçbir gökyüzü parçasını kaçırmazdın. Bütün sularda gölgeni seyrederdin. Üstelik, "daha önce haber vermiştik" derler. "Her şeyin bir sonu olduğunu genel olarak belirtmiştik. Yaşarken eskidiğini ve eskittiğini söylemiştik."
SAYFA : 321 - 15 Haziran 2013 Cumartesi
Böylesine rezil bir yenilgi görmemiştim. Turgut evlendiği zaman ben de evlenmeliydim. Çatal-kaşık fasulye pilakisi karşısında böyle ağır bir yenilgiye uğramayacaktım. Oysa fasulyeyi ne kadar severdim.
Her şeyle aramı bozdum artık.
Her şey bana düşman kesildi.
"Tanrım" diye düşündüm ilk defa.
İlk defa Tanrım dedim. Bıraksınlar beni artık. - Ben de hepinizden farklı bir solucandım kim bilir? Şimdi yarısı ezilmiş yerde yattığı için belli olmuyor. Diğer yarısını yerden kaldırmak için çırpınan Günseli'yi bile acıklı gözlerle izleyemiyor. Gözleri ezilen yarısında kaldı da ondan. Anlayışı da o yarıda kaldı, bütün ümitleri de yaşama isteği de, mühendislik diploması da, iyi durum kağıdı da, çiçek aşısı kağıdı da, altı tane vesikalık resmi de, İsa sevgisi de, bilmem nesi de, yaratma hırsı da, bir türlü atamadığı değersiz evrakı da, Günseli'yi okşamak isteyen elleri, ona dokunmak isteyen derisi de hep ezilen yarısında kaldı. Bu yarısında sadece ölüm acılığı kaldı. Bu nedenle şimdiye kadar söylemek istediklerimizi kısaca özetlemek gerekirse, mezar taşına şöyle yazılması uygun düşer(yazı kabartma olmasın,uzaktan dikkat çeker)Şarkısı yarıda kaldı, aklı da karıda kaldı. Sebep olanların gözü kör olsun.
- Bütün suç savaş yıllarında yediğimiz kara ekmeğin. Bizi iyi beslemediler. Sonra da yağlı yemek verdiler. Beynim yağ bağlamış olacak. Büyük ve güzel şeylerin dışarı çıkmasına izin vermiyor. Korkuyoruz. Düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz. İnsan olmaktan korkuyoruz. İnsana benzetirsek acımaktan korkuyoruz. İşin içine bir kere acıma girerse, ondan bir daha kurtulamamaktan korkuyoruz. Sen de korkuyor musun Günseli? Ben sadece senin için korkuyorum Selim.
- Aşk sağlığı enstitüsünün bültenine göre bir yıl içinde sadece 12.716 muhallebicide buluşma 7008 durakta buluşma (bunun 1825'i gerçekleşmemiş) 1462 çeşit açık yer gezintisi ve yalnız 612 sinema locası olayı tespit edilmiş.Buna gizli aşkları da ekleyin. (bültende Selim'in adına rastlanmadığı için, bunu gizli aşk olayları arasında düşünebiliriz.) Gizli aşk sayısının da muhtemel hesaplara göre 4600 kadar olduğu tahmin ediliyor. Emniyetin tespit ettiğine göre de 126.800 bakıp da iç geçirme 44.000 otobüs ya da dolmuşta hafif temas 4.200 de peşinden gidip de vazgeçme, 850 eve kadar izleme ve 15700 uzaktan aşık olma ve sadece (bu sayı kesin) 814 ümitsiz aşk olayı tespit edilmiş. Bu arada park bekçileri 82000 kadar çifti düdük çalarak, tabanca çekerek ve benzeri tehditlerle korkutmuş.
- Önce kelime vardı" diye başlıyor yohanna'ya göre incil..
Kelimeden önce de yalnızlık vardı..
Ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnızlık..
Kelimenin bittiği yerde başladı; kelime söylenemeden önce başladı..
Kelimeler, yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık, kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde..
Kelimeler, yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu.. Yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına geldikçe, yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu..