- "Haklısınız albayım." Oturdu. "Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeye hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor."
- Çok yükseğe çıkamam; bende yükseklik korkusu var.Kimseyi yarı yolda bırakamam; bende alçaklık korkusu var.Hayatta silgim hep kalemimden önce bitti,çünkü kendi doğrularımı yazacağım yerde, tuttum başkalarının yanlışlarını sildim.Beklenen hep geç geliyor; geldiği zaman da insan başka yerlerde oluyor. kimseye göstermem üzüntümü.Gündüz gülerim,geceleri yalnız ağlarım.
- Bölüm-19
.......
Kimseyle anlaşmayı ümit etmediğime göre, anlamlı cümleler yazmamın ne yararı var? Belki sonunda,
bu cümlenin korktuğum kadar anlamsız olmadığını görürüm ve ... kurtulurum, diyemiyorum. Bazı meşhur adamların
hayat hikayelerinde vardır böyle karanlık sonlar: adam, esrarlı ve anlaşılmaz bir kişiliğe bürünür, eski dostlarına davranışı değişir,
yerli yersiz kavga eder onlarla.Son aylarda kimseyle görüşmüyordu, kimseyi kabul etmiyordu, diye yazar kitaplar.Birtakım esrarengiz
insanların etkisine kapılmıştı ve.. ve sonunda ölür tabii.Sonrası daha da acıklıdır.
Yapılan otopside, beyninde bir yapı bozukluğu bulunur, ya da bir ur filan.Vah vah derler; bilseydik daha önce tedbirini alırdık. - Ben,kurşunkalem silgisiydim.Azaldığımla kaldım.
- - Herkes geçer diyor. Geçer mi Efendim ?
- Herkes ne bilir acımı Olric ?
Her gün biraz daha acır sonra, biraz daha ve biraz daha. Ama en sonunda ne olur biliyor musun Olric? Geçmez evet geçmez. Geçti sanırsın ama, geçmez... Örneğin, alışverişe çıkarsın bir mağazaya girersin. Öyle bir şarkı çalmaya başlar ki hatırlatır, dağıtır. Geçmez...
Geçer sanırsın ama geçmez. Daha az akla gelmeye başlar, alışıyorum galiba dersin. Arkadaşlardan biri görmüştür onu biriyle bir yerde bir şeyler içerken.. Boğazın kurur, yutkunamazsın ama geçmez... Geçer sanırsın ama geçmez. Telefonun ekranında duvar kağıdı değildir artık, kendinden bile sakladığın bir fotoğrafını görürsün aklındaki galeride. Gözüne çarpar, hatırlatır. Vurur, geçmez. Rehberden adını silmişsindir, numara aklından geçip gitmez. Oturduğu semtin otobüsü önünden geçer sen durakta gözlerin dolmuş beklerken. Defalarca doğru durakta inme telaşı yaşadığın o toplu taşıma faaliyeti gözden yaş taşırma hareketine döner. Binmezsin, ama geçmez. Yine Geçti sanırsın Olric,unuttum dersin.. ama geçmez Olric... Adına bir filmde rastlarsın, alelade bir radyo programının canlı bağlantı kısmında istek bir şarkı üzerine.."Sezen Aksu - Vazgeçtim" talep olunmuştur. Çalınır, geçilmez. Acır, geçme. Birilerini öpüşürken gördüğünde gözünüze çarpan ani bir düşünce ile sarsılır dudağın bir başka dudağa geçme eylemi ve ardından gelen. O da birini öpüyor mudur acaba sorusu ve muhtemeldir öpmesi.. canın acır için kanar, geçmez... Başka birini basmak istersin kanayan yarana. Saçı onun gibidir, gözleri onunkiler gibi kocaman. Sesi onunki gibi ince. Bakarsın, gördüğün o değildir..
Hayal kırılır, parçalar esner. Dağılır, ama geçmez. Acır ama, geçmez Olric. - Sevmek zor geliyor. Alışmamışım, yoruluyorum. Her an sevdiğimi düşünemiyorum. Bazen atlıyorum. Boşluklar oluyor. Bunları boş sözlerle doldurmaya çalışıyorum. Oysa ben her an sana bakmak, bir sözünü kaçırmamak; bir kıpırdanışını, yüzünün her an değişen bütün gölgelerini izlemek, her an yeni sözler bulup söylemek istiyorum. Her mevsimde, her gittiğimiz yerde, insanlarla ve insanlarsız, aşkın değişen yansımalarını görmek istiyorum. Bütün bunlar beni yoruyor. Sen orada duruyorsun ve beni seyrediyorsun sadece. Senin için sevmek, su içmek gibi rahat bir eylem. Ben her an uyanık olmalıyım.
- "(...)En kötüsü, hayır demeyi öğrenemedim. Yemeğe kal, dediler: kaldım. Oysa, kalınmaz. Onlar biraz ısrar ederler; sen biraz nazlanırsın. Sonunda kalkıp gidilir. Her söylenileni ciddiye almak yok mu, şu sözünün eri olmak yok mu; bitirdi, yıktı beni."
- Zor olan acının şiddeti değil, sürekliliği...
- Yüzlerinden anlaşılmıyor ki. hiçbir şey belli etmiyorlar. tabii, ben de içimden bu oyunu oynadığımı belli etmiyorum onlara. onların yuzlerini takınıyorum. belki hepimiz bir yüz takıp başka bir oyun oynuyoruz. hiç olmazsa ben kendimi sana ifşa ediyorum Turgut. bunun değerini bil.
- Kara ekmeği yemek zorundaydım; ama şiiri kötü okumadan da yaşayabilirdim. Sınıfta tahtaya kalktığım zaman, gene, şiirleri en iyi ben okuyordum; çünkü öğrenmiştim en çok bağıranın en iyi şiir okumuş sayıldığını. Ve öğretmenimin bu zayıf tarafını keşfeden tek akıllı öğrenciydim.