- Bana sorarsan, anlattıkları konularla öğrencilerinin canını sıkan hocalar, ders verirlerken kendileri de sıkılırlar.
- Herkes hafızasından, hafızasının zayıf olduğundan kolaylıkla şikayet eder; fakat asla zekasından yakınmaz. Bilmez ki hafıza, zekanın bir unsurudur.
- Daha sonraları da erkeklerin elinde bulunan bu dünyada kızların korunması gerektiğine inandı.
- Zaten bu büyük alemde kendimizi ayrı ayrı düşünecek olsak mutlak değerimiz sanki nedir... Eğer birimizin bir kıymeti varsa, o da diğerinin ona verdiği değerdir... Aşk muhakkak derin bir dostlukla başlar.
- Aklın yanına hikmet dediğimiz yüksek bilgi kabiliyetine de yer vermek lazımdır. Hikmet, bu alemin olaylarına, onun üstüne çıkarak mütevazı bir şekilde bakmak, aralarındaki iç ahengi sezmek, aşk ile realitenin derinliğine nüfuz etmektir.
Bu anlamda bir şair, bir hakim, bir mutasavvıf ve veli, alimden çok derin olarak realiteye ulaşabilir. Kim iddia edebilir ki bugün Einstein, Mevlana'dan daha çok tabiat sırlarına erişmiştir. - Evet, akıl, hareketlerimize rehber olamıyor. Peki beyler, bu akıl denen şeyden biraz olsun da yararlanamaz mısınız? Yoksa hepinizi "kaldırıp atmalı" mı? Yoksa rahat etmek için aklı mı kaldırıp atmalı? Doğrusu ikisini de atmaya gönlüm razı olmuyor.
- Halbuki beyler, bir memleketin muhtelif müesseseleri birleşik kaplar gibidir. Biri çok ileri, öteki çok geri olamaz. Askerlik şubeleriyle üniversitelerin seviyeleri arasında kıl payı fark vardır. Ben de birleşik kaplar kanununa bağlıyım. Bir Mustafa İnan, bilim için yetmez.
- Her şeye el uzatan istibdatçı zihniyet, buna da el atmıştı. O, gençliğe ve aydına inanmıyor, haklı olarak ondan çekiniyor, korkuyordu. Bilmiyordu ki insanların çeşitli faaliyetlerine türlü zulüm ve tedbirlerle bağ vurabilirler, yalnız düşünme kudretine ve hürriyet sevgisine asla.
- Hayatım ciddiye alınmasını istediğim bir oyundu.
- Kendine oyunlar buldun: başkalarının katılıp katılmadığına aldırmadığın oyunlar.