- Mutsuz olduklarını söyleyen insanlara öyle hemencecik inanmayın. Hele önce bir sorun bakalım hâlâ uyuyabiliyorlar mı?... Yanıt evetse, her şey yolunda demektir. Bu da yeterlidir.
- Sizlere sesleniyorum, insancıklar, yaşamın salakları, dövülen, haraca bağlanan, ezelden beri terleyenler, sizi uyarıyorum, bu dünyanın kodamanları sizi sevmeye başladıklarında, bilin ki sizi savaş salamına çevireceklerdir... Bu kesin bir işarettir... Asla şaşmaz.
- Ekranda olup bitenler tamamen canlı değildir, içinde yoksullar için, düşler için ve ölüler için koca bir kuytu yer alır. Bir an önce olabildiğince düş tıkıştırıp depolamalısınız ki, sinemadan çıkınca, sizi dışarıda bekleyen yaşamın içinden geçebilesiniz, nesnelerle insanların bu canavarlığının içinden geçerek birkaç gün daha dayanabilesiniz.
- Yaşam boyunca aradığımız şey belki de budur, yalnızca bu, olabildiğince büyük bir üzüntü, ölmeden önce kendimiz olabilmek için.
- Tüm sıkıntımızın kökünde iyisiyle kötüsüyle bir sürü yıl boyunca hep Jean, Pierre ya da Gaston olarak kalmak zorunda oluşumuz yatıyor. Şu bizim bedenimiz, yani o kıpır kıpır, sıradan moleküller sayesinde tanınmaz hale gelen nesne, bu rezil sürüp gitme maskaralığına karşı hep isyanları oynamaktadır. Moleküllerimizin, bu yavrucakların tek arzusu, bir an önce, evrene dağılıp ortadan kaybolmaktır! Sonsuzluğun boynuzladığı ?bizler? olmakla yetinmek onlara acı veriyor. Biraz cesaretimiz olsa paramparça olurduk, günden güne bunun eşiğinden döneriz. En sevdiğimiz işkencemiz işte oracıkta, kendi tenimizde yatmaktadır, gururumuzla birlikte, atomik nitelikte.
- Bu bitmek bilmeyen sokak hüzünlü bir yara gibiydi, dibinde de biz, bizler, bir uçtan bir uca savrulan, bir acıdan ötekine, asla göremediğimiz sonuna doğru...dünyanın tüm sokaklarının sonuna doğru
- Mazide kalmış biçimler arasında el yordamıyla ilerlerken kaybolabiliyor insan. İnsanın geçmişinde artık ne de çok kımıldamayan nesne, ne de çok kişi var öyle, ürkütücü!
- ...onda daha önce hiç görmediğim bir şey gelip suratına oturmuştu, yüz hatlarının üstüne yerleşen bir portre gibi, sanki şimdiden unutulmuşluk vardı içinde, etrafı sessizlik kaplı...
- Boşuna heveslenmemekte yarar var insanların aslında birbirlerine söyleyecekleri hiçbir şey yoktur, karşılıklı olarak yalnızca kendi acılarını anlatırlar, bu böyledir. Herkesin derdi kendine, dünyanınki de hepimize. İnsanlar o acılarından kurtulmaya çalışırlar çalışmasına, sevişme sırasında, onu ötekinin sırtına yıkarak, ama beceremezler tabii ve ne yaparlarsa yapsınlar, sonunda tüm acılarıyla baş başa kalırlar ve bir daha denerler, bir kez daha acılarını kakalamaya çalışırlar. "Çok güzelsiniz, Küçükhanım" derler.Ne ki yaşam onları yeniden yakalayıverir, aynı küçük numarayı bir kez daha deneyinceye kadar. "Ne de güzelsiniz, Küçükhanım!..." Bu arada acılarından kurtulmayı başardıklarını söyleyip böbürlenirler de , gelgelelim herkes gayet iyi bilir, değil mi, bunun hiç de doğru olmadığını, o acıyı bal gibi bütünüyle kendi içimizde sakladığımızı. Bu numaraları yapa yapa yaşlandıkça giderek daha da çirkin, itici bir hal aldığımız için artık acımızı, iflas ettiğimizi gizlemekten bile âciz kalırız, en sonunda insanın ta derinlerinden suratına kadar ulaşmayı başarabilmesi şöyle bir yirmi, otuz yıl, hatta daha fazla zaman olan o sevimsiz ve çirkin ifade, gitgide yüzümüzde sıvışmadık yer bırakmaz. İnsan dediğin, işte bu işe yarar, sadece bu işe, ekşi bir surat ifadesini üretmek, biçimlendirmesi tüm ömrünü alan, hatta gerçek ruhunun bütününü eksiksiz yansıtabilmek için oluşturması gereken asıl surat ifadesi o kadar ağır ve karmaşıktır ki, bu tamamlamaya insanın ömrü bile her zaman yetmeyebilir. Sayfa 327
- Zenginlerin karınlarını doyurmak için kendi elleriyle adam öldürmelerine gerek yoktur. Onlar başkalarını çalıştırırlar, öyle derler ya hani. Kötülükleri kendi elleriyle yapmazlar, zenginler. Parasının verirler. Onları hoş tutmak için herkes çevrelerinde pervane olur ve herkes halinden memnundur. Onların kadınları güzelken, fakirlerinkiler çirkindir. Bu, süslü elbiseler hariç, yüzyılların birikiminin sonucudur. Güzel, alımlı, besili, tertemizdir o kadınlar. Var olduğundan beri yaşamın becerebildiği tek şey budur. Sayfa 370