- "Fotoğraf makinen var mı?" diye sordu Thalia.
"Yok."
"Hiç fotoğraf çektin mi peki?"
"Yoo."
"Ve fotoğrafçı olmak istiyorsun?"
"Garip mi buldun?"
"Biraz."
"Peki, polis olmak istiyorum deseydim, onu da garip mi bulacaktın? Kimseye kelepçe takmadım diye?" - Bana kısa sürede boğulup gideceğim sulara girmem gerektiğini söylüyorlar. Doğruca suya girmeden önce kıyıya senin için bunu bırakıyorum. Onu bulman için dua ediyorum, kardeşim, böylece boğulmadan önce yüreğimden ne geçtiğini bileceksin.
- Sen de benim kadar uzun yaşasaydın, zalimlikle yardımseverliğin aynı rengin iki tonu olduğunu anlardın.
- Bir çocuk. Kaygısız, ayağına çabuk. Oyun arkadaşlarıyla birlikte açık tarlalarda paldır küldür koşan. Şimdiyse elleri yaralı, yüzü derin yorgunluk çizgileriyle bezeli Baba. Elinde kürekle, tırnaklarının altında çamurla doğmuş olması pekâlâ mümkün görünen Baba.
- Burayı en çok bahar sonunda, yağmurların ardından seviyorum. Hava öyle temizleniyor ki.
- Abdullah için Baba hiçbir zaman masal anlatırken ki kadar kanlı canlı, hayat dolu, açım, samimi değildi; masallar onun donuk, anlaşılmaz dünyasında açılan iğne delikleriydi sanki...
- Sessizlik güzel, sessizliği gereksiz sözcüklerle doldurma ihtiyacını ne o ne de Masume hissediyor...
- Pervane, bütün yaşamı boyunca, kız kardeşiyle birlikte aynı aynanın karşısına geçmemek için elinden geleni yaptı. Yüzünü Masume'ninkiyle yan yana görmek, yok sayıp durduğu şeyi böyle apaçık karşısında bulmak, umutlarını yerle bir ediyordu. Ancak insanların arasındayken her yabancının gözü bir aynaydı. Kaçış yoktu...
- Bir öykü giden bir trene benzer: Ona nereden binersen bin, er ya da geç hedefine varırsın...
- İnsanlar habire bunu söyler. Anlamsız bir şiddet eylemi. Anlamsız bir cinayet. Anlamlı bir cinayet işlenebilirmiş gibi...