- Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, bir kadını gösterir. Her zaman. Bunu hiç unutma Meryem seninle benim gibi kadınlara hayatta yalnızca bir, tek bir marifet gereklidir, o da zaten okulda öğretilmez. O da tahammül. Sabretmek. Katlanmak. Sahip olduğumuz tek şey bu yeteneğimizdir. Bir erkeğin kalbi fesat, habir bir şeydir, Meryem. Bir ananın rahmine hiç benzemez. Kanamaz, sana yer açmak için genişlemez.
- Belki de yüreksizlerin asıl cezası budur: gerçeği, iş işten geçtikten sonra, artık yapılabilecek hiçbir şey kalmadığında görmek, anlamak!
- Çünkü bir toplumun, kadınları eğitimsiz olduğu sürece başarıya ulaşma şansı yoktur, Leyla. Hiç yoktur.
- Senin bu kadar mutlu olmana ancak senden bir şey almaya hazırlandıkları zaman izin verirler.
- Oysa zaman, cazibe gibi. Asla senin sandığın kadarına sahip değilsindir.
- Şimdi, Mollalar ne derse desin, yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. Oda hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir. Ne demek istediğimi anlıyor musun?
...
Bir insanı öldürdüğün zaman bir yaşamı çalmış olursun, karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Yalan söylediğinde, hile yaptığında doğruluğu, haklılığı çalmış olursun. Anlıyor musun?
...
Çalmaktan daha kötü bir suç yoktur Emir, kendisine ait olmayan bir şeyi alan insan, bu ister bir can olsun isterse bir dilim nan... aşağılıktır. Böyle birinin yüzüne tükürürüm. Böyle biriyle yollarımız kesiştiğinde, Allah yardımcısı olsun. Anlıyorsun değil mi?
...
Yukarıda bir yerde bir Tanrı varsa, umarım benim viski içmem ya da domuz yememden çok daha önemli meselelerle uğraşıyordur. - Bu ülkede sineklerin bile acelesi var.
- Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, mutlaka bir kadını gösterir. Her zaman. Bunu hiç unutma, Meryem."
- "Senin gibi bir kızı okula göndermenin mantığı ne? Tükürük hokkasını parlatmak gibi bir şey. Hem o okullarda değerli hiç bir şey öğrenemezsin. Seninle benim gibi kadınlara hayatta yalnızca bir, tek bir marifet gereklidir, o da zaten okulda öğretilmez. Yüzüme bak."
"Ona böyle şeyler söylememelisin, canım" dedi Molla Feyzullah.
"Bana bak."
Meryem baktı.
"Sadece tek bir hüner. O da Tahammül. Sabretmek. Katlanmak."
"Neye katlanmak, Nana?"
"Bak bu konuda hiç endişen olmasın," dedi Nana. "Katlanılacak şey bulmakta hiç zorlanmayacaksın." - Kendimi buradan, bu gerçeklikten kopartmak, bir bulut gibi yükselip uzaklaşmak, dışarıdaki nemli yaz gecesine karışmak ve uzaklarda bir yerde; dağların üstünde ayrışmak, yok olmak istiyorum. Ama buradayım; bacaklarım birer beton sütun, ciğerlerim havasız, boğazım yanıyor. Öyle uçup gitmek yok.