- Yaban hayat, insanlıktan ve insanlığın elinden çıkma olan şeylerden usananları ya da tiksinti duyanları kendine çekti. Yalnızca toplumdan kaçabilme fırsatını tanımakla kalmadı, aynı zamanda romantik bireyin kendi ruhuna yönelik tutkusunu deneyimleyebilmesi için elverişli bir ortam da sundu. Vahşi doğanın ıssızlığı ve sınırsız özgürlüğü, hem melankoli hem de coşku için kusursuz bir dekor oldu.
Roderick Nash - "Her şey birdenbire değişmişti. Atmosfer, ahlaki ortam... Ne düşüneceğinizi, kimi dinleyeceğinizi bilemiyordunuz. Sanki bütün yaşamınız, küçük bir çocukmuşsunuz gibi tuttuğunuz eller tarafından yönlendirilmiş ve birdenbire kendi başınıza kalmıştınız, yürümeyi öğrenmek zorundaydınız. Etrafınızda hiç kimse yoktu, ne aileniz, ne de yargılarına güvenebileceğiniz başka insanlar. Kendinizi, insan elinden çıkmış ve artık geçerliliği kalmamış kuralların yerini alıp hayatınızı yönlendirecek, mutlak bir şeye adama ihtiyacını hissediyordunuz ? yaşamın gücüne, gerçekliğe, güzelliğe. Hayatınızın bildik, huzurlu günlerinde, çoktan sona erip maziye karışmış eski yaşantınızda hiç yapmadığınız kadar tutkulu ve kesin bir şekilde, yüksek bir amaca teslim olmak istiyordunuz."
Boris Pasternak - Doktor Jivago
(Chris McCandless'ın eşyaları arasında bulunan kitabın altı çizilmiş satırları) - Yalnız olduğum için, en sıradan şey bile bana anlam yüklüymüş gibi geliyordu.
- McCandless kendini, söylemekten keyif alacağı şekilde, önem arz eden yollardan sınama ihtiyacı içindeydi. Büyük ruhani amaçları vardı. McCandless'ın inançlarını şekillendiren ahlaki mutlakçılığa göre, başarılı bir neticenin güvence altına alınmış olduğu bir mücadele, aslında mücadeleden sayılmazdı.
- Pek fazla konuşmazdı. Aksileşirdi, rahatsız edilmek istemezdi. Bir şeyler arayan bir çocuğa benziyordu, bir şeylerin peşindeydi ama bunun ne olduğunu kendisi de bilmiyordu.
- Çoğu insan onları mutsuz eden koşullarda yaşıyor ve gene de bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmıyorlar. Çünkü güvenli, rahat, rutin bir hayata koşullanmış durumdalar. Tüm bunlar huzur veriyor gibi görünse de, insanın içindeki maceracı ruh için kesin olarak çizilmiş bir gelecekten daha yıkıcı bir şey düşünemiyorum. İnsanın yaşama arzusunun özünde macera tutkusu yer alır. Yaşamın keyfi deneyimlerdedir, bu yüzden sürekli değişen bir ufuktan daha büyük keyif olamaz. Her yeni gün yepyeni bir güneşin altında doğabilir. Hayattan daha fazlasını almak istiyorsan, monoton bir güvenlik hissine dair inadını bir kenara bırakıp, sana ilk başta çılgınca gelebilecek bir hayata adım atmalısın. Bu yaşama bir kez alıştıktan sonra, tüm anlamını ve inanılmaz güzelliği göreceksin.
(Chris McCandless'ın Ronald Franz'a yazdığı mektuptan) - Neşe ve mutluluğun yalnızca insan ilişkilerine dayandığını düşünüyorsan yanılıyorsun. Tanrı bu hazzı her yere saçmış durumda. Yaşadığımız her şeyin içinde bulabilirsin bunu. Tek ihtiyacımız olan, alışkanlıklarla örülü yaşam tarzımıza sırtımızı dönüp yepyeni bir yaşama adım atmamızı sağlayacak cesaret.
Demek istediğim, hayatına yeni bir ışık tutmak için bana ya da herhangi bir başkasına ihtiyacın yok. Bu şey hemen dışarıda. Yapman gereken yalnızca uzanmak ve onu kavramak. Kendin ve yeni koşullara geçmemek için gösterdiğin inatçılık dışında savaşacağın hiçbir şey yok.
(Chris McCandless'ın Ronald Franz'a yazdığı mektuptan) - ...benim için gerçekten anlamlı olan şeyleri paylaşabildiğim o kadar az insan tanıdım ki, kendi içime çekilmem gerektiğini öğrendim.
Senin dar tanımlamanla birlikte, yaşamak zorunda olduğun hayatın monotonluğuna, yavanlığına hiçbir şekilde dayanamayacağımı biliyorum.
(Everett Ruess'in kardeşine yazdığı mektuptan) - Bir zamanlar gençliğin tutku ve özlemleriyle giriştiğimiz şiddetli mücadeleleri hatırlamanın, yetişkinliğin monotonluğuna boğulmuş olan bizler için nasıl da zor olduğunu gösteriyor. Yaşlı olan, genç olanın kendi ruhuyla giriştiği kavgayı kavrayamaz.
- 5 Ağustos'ta yaptığı hatanın etkisi vücudunda iyice etkisini göstermiş haldeyken, günlüğüne coşkulu bir şekilde '100. gün! Başardım!' diye yazdı.