- Durmadan dinlenmeden tütün içmesi, huyunun böyle olmasının nedenlerinden biriydi. Çünkü herkes bilir ki, ister karada ister denizde olsun, dünyamızı saran hava, korkunç yoksulluklar içinde ölen sayısız insanların alıp verdikleri soluklarla bozulup berbat olmuştur. Kolera salgınlarında, kimi insanlar ağızlarına kâfurulu bir mendil tutarak nasıl gezerlerse, Stubb'ın tütün dumanı da, insanlığın tüm dertlerine karşı bir çeşit mikropkıran yerini tutuyordu.
- Adam «belki de yoktur öyle şey sizde» dedi hemen. «Olmasın, ne çıkar? Nice adamlar bilirim ruhu olmayan. Ne mutlu onlara! Daha rahat ederler. Ruh dediğin, arabada beşinci tekerlek gibi bir şeydir.»
- Genellikle, dar görüşlü kafalarla devamlı sürtünme yüce gönüllü kişinin en yerinde kararlılığını bile aşındırır.
- Gülmek çok iyi şeydir.Ne yazık ki,pek sık da gülmez insanlar.Onun için bir adam size güzel bir şaka yapmak fırsatını buldu mu,aldırmayın,bırakın dilediği gibi şaka etsin.Bir adam,başkasını bol bol güldürebiliyorsa,bilin ki,sandığınızdan çok daha fazla bir şeyler olabilir o adamda. (74)
- Genellikle ,dar görüşlü kafalarla devamlı sürtünme yüce gönüllü kişinin EN YERİNDE KARARLIĞINI BİLE aşındırır.
- Ciddi bir insanı pasif bir direniş kadar çileden çıkaran başka bir şey yoktur. Bu direnmeyle karşılaşan kişi insanlıktan uzak değilse, direnen ise pasifliğinde zararsız ise, ilki, en iyi zamanda tüm yardımseverliğiyle elinden geleni yapacak, hayal gücünü kullanarak aklıyla çözmesi olanaksız olanı anlamaya çalışacaktı.
- ''Yapmamayı tercih ederim.''
- Yaşam dediğimiz bu acayip, bu karmaşık işte, öyle garip anlar olur ki, insan şu koca evreni büyük bir şaka olarak görür. Bu şakayı pek anlamasa bile, kendisiyle alay edildiği kuşkusuna düşer. Gene de yürekli kalır, tartışmayı doğru bulmaz. Tüm bu olan bitenleri, tüm inançları, tüm din ve mezhepleri, görülür ya da görülmez her şeyi, ne denli kaskatı, ne denli yamru yumru da olsa yutar; sindirme gücü çok gelişmiş bir devekuşunun, mermileri ve çakmak taşlarını yuttuğu gibi küçük zorlukları ve üzüntüleri, beklenmedik felaket korkularını, elini kolunu ya da canını yitirme tehlikelerini, tüm bunları ve ölümü bile, gözle görülmeyen ve sağı solu belli olmayan o koca şakacının, gülerek attığı birer şamar, keyifli birer sille sayar. Söylediğim bu garip duygu, yalnız en zor durumlarda gelir insana. Bu duygu kuşku duymadığımız öyle bir anımızda yakalar ki bizi, biraz önce pek önemli saydığımız bir şey, büyük şakanın ancak bir parçası gibi görünür bize o anda.
- Kulağa çok tuhaf gelmekle birlikte insanların kendilerini küçük düşürülmüş hissettikleri anlarda bazen inançlarından şüphe etmeleri duyulmadık birşey değildir. Böyle anlarda insan, kendisine ne kadar olağanüstü gelse de, asıl karşı tarafın düşüncelerinin mantıklı ve de adil olduğunu gizli gizli düşünmeye koyulur. Bundan sonra da, eğer bu olayın geçtiği ortamda konuyla doğrudan alakalı olmayan bir kimse varsa, ondan yardım ister -yardım ister ki kendi haklılığını destekleyen biri olsun.
- Sahipsiz mektuplar! Ölü insanları andırmıyor mu bu? Mizacı ve bedbahtlığı yüzünden umutsuzluğa meyilli bir adam düşünün; bu umutsuzluğu, sürekli sahipsiz mektuplarla uğraşıp onları alevlere atmaktan daha çok körükleyecek bir iş olabilir mi? Çaresizlik içinde ölenler için gelen af, umudunu yitirerek ölenler için gelen umut, yaşadığı felaketin yaralarını saramayıp ölenler için iyi haber vardır zarfta. Hayati vazifelerle ölüme koşar bu mektuplar.