Yaşam dediğimiz bu acayip, bu karmaşık işte, öyle garip anlar olur ki, insan şu koca evreni büyük bir şaka olarak görür. Bu şakayı pek anlamasa bile, kendisiyle alay edildiği kuşkusuna düşer. Gene de yürekli kalır, tartışmayı doğru bulmaz. Tüm bu olan bitenleri, tüm inançları, tüm din ve mezhepleri, görülür ya da görülmez her şeyi, ne denli kaskatı, ne denli yamru yumru da olsa yutar; sindirme gücü çok gelişmiş bir devekuşunun, mermileri ve çakmak taşlarını yuttuğu gibi küçük zorlukları ve üzüntüleri, beklenmedik felaket korkularını, elini kolunu ya da canını yitirme tehlikelerini, tüm bunları ve ölümü bile, gözle görülmeyen ve sağı solu belli olmayan o koca şakacının, gülerek attığı birer şamar, keyifli birer sille sayar. Söylediğim bu garip duygu, yalnız en zor durumlarda gelir insana. Bu duygu kuşku duymadığımız öyle bir anımızda yakalar ki bizi, biraz önce pek önemli saydığımız bir şey, büyük şakanın ancak bir parçası gibi görünür bize o anda.
Diğer Herman Melville Sözleri ve Alıntıları
- Ciddi bir insanı pasif bir direniş kadar çileden çıkaran başka bir şey yoktur. Bu direnmeyle karşılaşan kişi insanlıktan uzak değilse, direnen ise pasifliğinde zararsız ise, ilki, en iyi zamanda tüm yardımseverliğiyle elinden geleni yapacak, hayal gücünü kullanarak aklıyla çözmesi olanaksız olanı anlamaya çalışacaktı.
- Bu sabah gördüklerim beni yazıcının doğuştan ve şifa bulmaz bir hastalığın kurbanı olduğuna inandırmıştı. Gövdesi için yardımda bulunabilirdim, ama ona acı veren gövdesi değildi, ruhundan çekiyordu ve ruhuna ben ulaşamıyordum.
- Evet, beni işte bu kurtardi. Merhametin değerlerinden biri de genellikle çok bilge ve sakınımlı bir ilke olarak işlemesidir ve sahibine büyük bir güven verir. İnsanlar kıskançlık uğruna, öfke uğruna, kin uğruna, bencillik uğruna, kutsal kibir uğruna cinayet işlemişlerdir ama tatlı merhamet uğruna şeytani bir cinayet işleyenini hiç duymadim.
- Genellikle, dar görüşlü kafalarla devamlı sürtünme yüce gönüllü kişinin en yerinde kararlılığını bile aşındırır.
- 'İnsanlar kıskançlık uğruna cinayet işlemişlerdir ve öfke uğruna ve nefret uğruna ve bencillik uğruna ve ruhsal gurur uğruna; ama ben hiçbir insanın yekdiğerini sevme uğruna şeytani bir cinayet işlediğini duymadım.'
- 'İnsanlar kıskançlık uğruna cinayet işlemişlerdir ve öfke uğruna ve nefret uğruna ve bencillik uğruna ve ruhsal gurur uğruna; ama ben hiçbir insanın yekdiğerini sevme uğruna şeytani bir cinayet işlediğini duymadım.'
- 'İnsanlar kıskançlık uğruna cinayet işlemişlerdir ve öfke uğruna ve nefret uğruna ve bencillik uğruna ve ruhsal gurur uğruna; ama ben hiçbir insanın yekdiğerini sevme uğruna şeytani bir cinayet işlediğini duymadım.'
- Para vermek, meyve bahçesindeki iki hırsızın, yani Adem ile Havva'nın başımıza açtıkları dertlerin en büyüğüdür belki de. Şaşılacak şey doğrusu: Paranın yeryüzündeki tüm kötülüklerin başı olduğunu, paralı bir insanın hiç bir zaman cennete gidemeyeceğini biliriz. Gene de, bize verilen paraları el etek öpüp alıveririz. Ah, nasıl da can atarız cehennemlik olmaya!
- Bana sorarsanız, biz bu yaşama ve ölme konusunda çok yanlış düşünüyoruz. Benim asıl özüm, yeryüzündeki gölgem dedikleri şeydir bence. Biz ruh işlerine bakarken, tıpkı güneşe suyun içinden bakan istiridyeler gibiyizdir bence; üstlerindeki ağır suyu, havaların en hafifi sanan istiridyeler gibi. Bence bedenim, asıl varlığımın tortusudur ancak. İsteyen alsın bedenimi, evet alsın; çünkü o, ben değilim. Böyle olunca, ver elini Nantucket! Varsın gemi de batsın dilediği zaman. Ruhuma gelince, Jüpiter gelse batıramaz onu.
- İnsan, ancak gözleri kapalıyken kendi benliğini tam duyabilir; sanki ışık, varlığımızın toprak yanına daha uygun olduğu halde, karanlık öz varlığımıza daha yakınmış gibi.