- Ne kadar güç herkes gibi yaşamak, boyun eğmek herkes gibi herkese ayak uydurup yürümek kural diye şu iki ölçüyü kabul ederek : zaman ve uzaklık...
- -Siz pek genç değil, diyor, en az otuz dört, ha..? -Biraz daha fazla, niçin sordunuz..? -Siz yaşamak ve hareket etmek yirmi yaşında adam gibi... -Biliyor musunuz, yirmiden pek o kadar da fazla değilim: Yirmi altı yaşındayım. -Yok canım... -Evet ve size nedenini anlatacağım. On üç yıl bir dolapta kapalı kaldım. Bu on üç yılı yaşamadığım için yaşamam gerekiyor. Böylece otuz dokuz eksi on üç yirmi altı yapıyor, yirmi altı yaşındayım. -Anladım... -Önemi yok...
- şamar öylesine zorluydu ki, on üç yıl sonra kendimi toplayabildim
- gözleri akbabalarınki gibi, göz kapaklarını hafifçe kısıp bakışlarını ayırmadan bana tepeden bakıyor. bu tepeden bakma önce, onu benden daha yükseğe oturtan kürsüsünden, sonra da büyük bir küstahlıkla taşıdığı en az bir seksenlik boyundan geliyor. kızıl pelerinini çıkarmıyor, takkesini önüne koyuyor. kürek gibi koca koca ellerine dayanıyor. bir altın halka, evli olduğunu gösteriyor, küçük parmağında da yüzük niyetine iyice parlatılmış bir mıh var.
- ''bırak kendini sanık, hele kendini hiç savunmaya kalkma. seni 'çürümüşlük yoluna' sokacağım.''
- bunlar gerçekten oynatmış. yoksa tepeme inen çığın beni, intihara sürükleyecek kadar şaşırttığını mı sanıyorlar?
- çinliler, insanın başına düşen su damlalarını keşfetmişler, fransızlarsa sessizliği.
- tanrı sana karşı cömert davrandı: ''sen kendine yardım et, ben de senin yardımcın olurum'' dedi. her bakımdan yardımcın olduğu gibi, başka insanları da kurtarıp özgürlüğe kavuşturmana fırsat verdi, işlediğin bütün bu günahların sanıldığı kadar ağır olduğuna da inanma. toplumun üst kademelerinde yer alan ve seninkilerden çok daha büyük günahlar işleyen nice insan var. yalnız onlar, insanların adaleti tarafından verilen ceza ile, senin gibi, yücelme imkanı bulamadılar.
- işte, bir kere daha bozulma, çürüme yolundayım, hem de gırtlağıma kadar batmış halde.
- suların, farelerin, kırkayakların ve minik yengeçlerin hücreyi kaplaması, yeryüzünde insanoğlunun katlanmak zorunda kaldığı şeylerin en iğrenci, en alçaltıcı olanı.