- An an'ı kovalıyor, an'lar sonsuzlukta eriyor. Çarsamba persembeyi, persembe cumayı sürüklüyor. Kasım, aralık oldu, aralık ocak, ocak subat olacak. Subat da mart. Ve biz, karanlığın içinde su vapur gibi zamanı yara yara ilerliyoruz. Nereye? Bir zamansızlık ülkesine doğru...
- Madem zamanı durdurmanın çaresi yok. Madem zaman akacak. Bari, geçisini iyice hissetsek.
- Bir dakika daha geçti. Üç dakika daha geçti, bes dakika daha... bir çeyrek: Sonunda ya sapıtacağım. Yahut da aradığıma eriseceğim: Zamanın suuruna varıp, hayata doyacağım. Yasadığımı, herkesten kuvvetli anlayacağım. Ölüm korkusundan, kurgusu bitmek, zembereği bozulmak kaygusundan kurtulacağım.
- o an öldüğümü anladım. Doktor, "Ölmedin" diyor. "Ölsen bunlan yazabilir misin?" Artık doktorlara da inancım kalmadı. Değil mi ki, saatlerin sesini alamıyorum. Değil mi ki, içimdeki pandülü duyamıyorum. Ne derlerse desinler, ben artık durmus bir saatim.
- "Evet" dediler. "Tesadüf.Ama bu kadar olur yani" İnsanlar, mantıklarının normal akışına uymayan olayları bu üç hece ile ne güzel ortadan kaldırıverirler.
- Odamdaki saat, atalarımdan kalma bir duvar saatidir.Tam karşımda, dedemin bir hattı ile büyükbabamın üniformalı resmi arasında, sanki onlardan bir şeymiş gibi durur.Dünyaya ilk geldiğimde kulağımın ilk aldığı ses, onun tik takları olmuş.Çocukluğumun, sade çocukluğumun mu ya, gençliğimin de gecesini gündüzünü o saatin tik takları noktaladı.Hayatım bir filmse eğer, bunun fon müziğindeki bu tik takların aralığı da tıpı tıpına tam onun pandülü temposunda.Öyle ağır, öyle tok.
- Doktora vız geliyor.Bir sinir doktoru için, saatleşen bir insan kendini at sanan, tren sanan, olmuş bir armut sanan kadar olağandır. Sapıklık, böyle böyle başlar.Hangi doktor hastasına resmen "Sen tozutuyorsun dostum" demiştir? Bunu ben kendi irademle alt edemezsem beni doktor mu kurtarır, ilaç mı, telkin mi?
- Zemberek saatin değil, hayatın da özü, temeli.Bir bakıma, hepimiz kurulu bir saat değil miyiz? Yaşama,bir kurulma ve çözülme, bir dolma ve boşalmadan başka ne? Yaşlılıkta ölen, kurgusu biten; gençlikte ölen, zembereği bozulan... Eğitim, kültür bile az çok bir kurgu mekanizmasına benzetilmez mi? Kurarlar bizi, kurulduğumuz gibi konuşur hareket ederiz.Kimi hala alaturka saat ayarı üzerine işler.Kimi Greenwich ayarıdır, kimi San Francisco... Bazımız ileri gider, kimimiz geri kalırız.Memleket saat, yahut standart ayarlarından ileri gidecek olursak, kanun denilen muvakkit başı tutar bizi geri alır.Daha kafası kızarsa, büsbütün durduruverir.Geri kalacak olursak..."İleri alır" diyecektim ama geri kalana pek aldırmaz.Yurdumuz,Yenicami duvarındaki ezani saat ayarı ile işleyen nice alaturka saatlerle dolu.
- ...- atların yirmi yaşı, insanların, aşağı yukarı altmış, altmış beşi demektir- ... s.7