- KİTAPLARDA BİR DÜNYA SAKLI..... Farklı bir alfabe sanki onlar. Onlar bizimle konuşmak için asırların suskunluğuyla bekliyorlar öylece. Ne kadar çok söyleyecekleri var.! Ne kadar da çok şey biliyorlar..!
Kitaplarla konuşmak kaç asırlık rüya? Görmek için gecelerce beklenmiş ve o rüya için uykuya dalmış sanki insanlar. Kitaplar konuşuyor ama dinleyecek insan lazım. Dinleyecek kulak lazım. Daha açık söylersek onlar size gelmiyorlar, gelemiyorlar. Sizin zahmet edip onlara gitmeniz lazım. Nazenin kapaklarını nazikçe açmanız ve belki de kelimelerin gözlerinin içine göz kırpmadan bakmanız lazım. Size güvenmezlerse hep birşey saklıyorlar. Kitaplar konuşuyorlar ama biz dinleyebiliyor muyuz.?
Her bir kitabın ayrı bir dünyası var. Ayrı bir dünya, ayrı bir alem her birinin içinde olduğu... İstiyor ki sen dahi okudukça o dünyaya giresin. Kelimelerle anlatmak istediğini bizzat gözlerinle göresin. Sana sadece öğretmek istemiyor o, ya da sadece okumanı istemiyor; onun alemine girmeni ve her harfin manasını görmeni istiyor. Göz kapaklarının içine dünyasını resmetmek ve zihninde bir yer edinmek istiyor. Kitaplar konuşuyorlar. Hem de yazarlarının diliyle değil, yazarlar onların kelimeleriyle konuşuyor.
Her kitapta bunları düşünüyorum ben. İstiyorum ki kitap ince parmaklarıyla tutsun elimden beni kendi dünyasına götürsün. kelimelerini tek tek seyredeyim istiyorum. Onun aleminden okumak ve onun aleminde okumak istiyorum bana söyleyeceklerini. Hatta okumak değil de ondan dinlemek istiyorum.
Okumak tek taraflı... Ama kitaplar konuşuyor. Benim yapmam gerekense dinlemek. Onlar konuşurken sessizce dinlemek. Yani kitapları okumak dahi yetmiyor. Onları duymak gerekiyor. Hissetmek gerekiyor kağıt kadar güzel kokan nefeslerini. İşittiğin her sesten daha kısık seslerini duymak gerekiyor. Onların yaşadığına inanmak, onların konuştuğuna inanmak, dünyalarının varlığına inanmak gerekiyor. Yoksa hepsi suskun...
Kitaplarla konuşmak, onları dinlemek... Her kitabın içinde ayrı bir alemin var olduğunu bilmek... Güzel şey...
Kitapları dinleyin. Onlar hep sizinle konuşuyor... - Aşk DUA haliymiş meğer. Bu yolda eza cefa çekmeyi, derdi katık edip de nasiplenmeyi bu sebeple istermiş âşıklar ki, gönülleri yansın da DUA'ları ateş ile değsin fezaya. Değil mi ki, yanmış bir gönlün DUA'sı bu, elbet Yaradan işitir...
- Aşk utanılacak şey değildir; yeter ki âşıklar utandırmasın aşkı...
- Rüya görür müsün ey kâri?
Rüyalarla yaşar mısın bazı vakitler?
Sonra yanaklarından kulaklarına doğru süzülen iki damla yaş ile uyanır mısın gecenin o en ıssız, en sessiz, en kimsesiz vaktinde?
Dünyanın bir rüya âlemi olabileceğine inanır mısın?
Gel bir başkasının rüyasına dalalım şimdi seninle. Hakikate uyanalım. Pervane olalım. Bedenimizi yakacak ateş arayalım. Evvela Şiraz'a çırpalım kara ipekten kanatlarımızı, ateşi bilen aşk erlerinin yanında konaklayalım. Aşk ateştir diyelim lisansız ve sessiz ve hatta harfsiz kelimelerle. Aşka yanalım, başka yanalım.
Sonra Mevlana dergâhına düşürelim kara bedenlerimizi, bizi kavuracak bir şem arayalım. Aşk arayalım. Göğe yükseltelim feryadımızı. Aşka ağlayalım.
Bir dağ başında dua eden Yunus'u bulalım sonra. Ona aşkı soralım dilersen, aşkına şahit olalım. Aşkı üç âşıktan dinleyelim biz. Biri; "Aşka uçarsan kanatların yanar" desin bize, diğeri "Aşka uçmazsan kanat neye yarar" diğeri temmet çeksin düşlerimize; "Aşka vardıktan sonra kanatları kim arar" desin, susalım.
Açma sakın gözlerini, bu rüya âşıkların rüyasıdır. Uyanırsan rüyaları unutacaksın... - AŞK dediğin utanmayı öğrendiğin vakit var oluyor...
- AŞK, gizli bir hazinedir.
Âşık olmak kolay lâkin AŞK'ı bulmak zordur.
Bulduğun vakit bilmek zordur AŞK'ı.... - Ya Rabbi!
AŞK vereceksen bana edeple beraber ver.
Edeple beraber ver ki, AŞK olsun! - Dünya için gözünden yaş akıtma...!
- Âh ne güzel olurdu bir âdemoğluyla hayalleşmek. Ne güzel olurdu rüya görebilmek, rüyaları gerçeğe yorabilmek. Gerçeği rüyada görebilmek.... Ne güzel...
Oysa şimdi rüya gören bile yok ki hayra yoralım... - Gidenler nasıl dayanırdı, nasıl yaşardı bilmem ama kalanlar hep ağlardı....