- Evliliğin içi tıklım, tıklım doludur. Ama neyle? Nesrin olmayan ve Timur olmayan sosyal maskelerle, beklentiler, el alem ne der?ler, gelenekler, göreneklerle doludur. Ama Nesrin ve Timur?un özü gerçekten ne der, işte bu evlilikte yoktur! Bu evlilikte iki önemli şahsiyet eksiktir: Nesrin ve Timur.
- Bir erkeğin hayatında onu kahramanı olarak gören, ?sen benim kahramanımsın? diye bakan bir kadının olması önemli. Çoğu böyle bir gereksinmenin bilinçli olarak farkında olmasa da, sezgisel olarak tüm erkekler böyle bir arayış içerisindedir. Önce kendi gözünde kahraman olmalıydı. Kendi gözünde kahraman olabilmek için kendisinin kim olduğunu keşfetmesi gerekirdi.
- Yaşamak bir ziyafettir. Bu ziyafete davetli kişiler pek çoktur ama masayı oturmayı başaranlar, çok azdır.
- ?Eceli gelmeden ölmek?: hayatının anlamını kaybedenler ve şu veya bu şekilde yerine koyamayanlar, yaşarken ölü gibi olurlar, bazıları sessiz sedasız intihar eder. Bir insanın en önemli zenginliği onun hayatının anlamıdır, olgun insan bu hazineyi kaybetmeyi göze alamaz.
- İnsanın gerçek kimliğini, hayatını nasıl anlamlı kıldığına bakarak, keşfedebilirsiniz. Bazı insanlar dünya beni görsün diye, bazı insanlar ise dünyayı görmek için dağlara çıkar.
- Ne kadar okursan oku, bilgine yakışır şekilde davranmıyorsan, cahilsin demektir.
- "Alman filozofu Edmund Husserl, bizim dışımızdaki dünya ile bu dünyayı yaşayan, duyumlayan insan arasındaki ilişkiye baktı.Şu anda aynı fiziksel çevre içindeyiz;ama sizin ve benim duyumladığımız dünya , yani algılama ve yaşantı dünyamız aynı değil.Bu algılanan ve yaşanan dünyaya "fenomen" diyoruz.Yani aynı fiziksel çevre içinde birbirinden farklı fenomenleri olan iki insanız."
- Bir şeyin farkında olabilmek için, farkında olacağın o şeyin dışına çıkıp onu ?aşmak?, ona dışarıdan bakabilmek gerekir. Bu bir insanın kendi evini dışarıdan görebilmesine benzer. Evinin dışına çıkıp, onun etrafında dolaşan insan, evinin yapısını, dışarıdan nasıl göründüğünü, konumunu daha iyi bilir.
- Toplumdaki pek çok kişi annesi, babası ve içine doğup büyüdüğü toplumdaki herkes aynı dinden olduğu için, bu dinin gelenek ve görenekleri içinde yaşıyor ve o vecibelerini yerine getiriyor olabilir. Bu durumun kişilere kazandırdığı önemli bir şey var: kendinden daha büyük bir bütünün, toplumun bir parçası olma, değerli olma duygusu. Kendinden daha büyük bir bütünün parçası olmak insanın kendini değerli görmesini, yaşamına anlam vermesini sağlar. Eğer ben etrafımdakilerle aynı olduğum için kendimi değerli hissediyorsam, benden farklı olan birinin yanında kendimi rahatsız hissederim, kendi değerlerimden kuşku duymaya başlarım ve kaçınılmaz olarak öfkelenirim. Çünkü benden farkı olan kişiyi, benim özüme bir tehdit olarak görürüm. Farklı inançları tehdit olarak gören bir başkası kendisi için ?dindar? denmesini çok önemser. Kendini topluluğun bir parçası olarak göstermek zorunda hisseder, kılık kıyafetiyle, konuştuğu dille, bazı ritüeller ve davranışlarıyla sürekli, bakın ben de sizlerden biriyim, deme ihtiyacı duyar. Bu kişi kendinden farklı bir inançta biriyle karşılaşınca aşağıdaki davranışlardan birini gösterir: 1. Onu yok saymak, ilişki kurmamak. 2. Onu uzak tutmaya çalışmak, ilişki kurmak zorundaysa son derece sınırlı ilişki kurmak. 3. İlişki kurmak ve sürekli etkileşimde bulunmak zorundaysa ya onu kendisi gibi yapmaya ya da onu yok etmeye, ortadan kaldırmaya çalışmak.
- Gerçekle yüzleşmekten kaçınma dürtüsü bir kişide olduğu gibi, bir ailede, bir şirkette veya bir toplumda da olabilir.