- Hayattan söz edilirdi, Zor denirdi, Ve ardından susulurdu mutlaka.
- Siz aşkı ne bilirsiniz bayım Aşkı aşk bilir yalnız !
- Bıçağın ucundaydı insanların hafızası. ?İnsan unutandır ve insan unutulmaya mahkûm olandır."
- Sen hep gülerdin oysa, gülüverirdin Bir bakardım eğilmiş su içiyor Gamzelerinden kuşlar
- Dalgınlığınıza gelmek istiyorum Ve kaybolmak o dalgınlıkta.
- Ayşecik vazoyu kırıyor Ve "tamir et bakalım" diyordu babasına. Yapıştırsam da parçalarını hayatımın Su sızdırıyordu çatlaklarından.
- Güçlü bir el silkeledi beni sonra Sanırım Tanrı'nın eliydi. Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan. Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi, Çok şey görmüşüm gibi, Ve çok şey geçmiş gibi başımdan, Ah.. dedim sonra. Ah!
- Çocukken şöyle dua ederdim Tanrı'ya: Tanrım bana hiç erimeyen, Kırmızı bir bonbon şekeri yolla. ... Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı'ya: Olanlar oldu Tanrım Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla.
- Böyle ah demeyi beli bükük bir ahlat ağacından öğrendim. Dallarına salıncak kurardı çocuklar, Hızlı yaşanan bir hayatın şarkılarıydı salıncaklar. Meyveleri tatsızdı Eski bir lanetten dolayı Herkes dişlerdi acı meyvelerini, Ve herkes söverdi ona. İsmini yazardı herkes onun bağrına, Ah derdi o, Ah! Ne çok dikeni vardı ahlat ağacının Tanrım, Ulaşılamazdı, Sen sarılmak istesen ona, O sana sarılamazdı. Ne çok dikenin var Tanrım! Ne çok isterdim, Sana sarılamazdım. Ve şöyle derdim o zaman: Ah!
- Vasiyetimdir: Dalgınlığınıza gelmek istiyorum Ve kaybolmak o dalgınlıkta.