...yağmur ve çilingir...
Güneşin kelimeleri yuvarlayarak konuştuğu bir
sabah. manzara kesat. radyoda eski bir şarkı.
şarkı eski ve tuhaf. kedilerin hasılatı
topladıkları bir çöplük. kavga, kıyamet
şimdi fotoğraf çekilsek gözlerimiz
bulutlu çıkar. baharın en hırpani
kadrosu arkamızda; uçurtmalar, kediler ve aşk.
şimdi her fotoğrafta defolu bir kelebek
uçar. şimdi her fotoğraf bizi dışlar,
nisansız ve insansız bir sabah. ne yapsa,
anlamaz insanın dilinden yağmur. ne yapar
açamaz kilitlenen aşkları bu zavallı çilingir,
ücra günler büyük harflerle başlar.
insan ıslansa biraz aklından kuş sürüleri mi
taşar? bıraksak biz belki bir fesleğen anlar.
marifetli bir şişenin dibi bizi yedi renge
boyar. tenimiz sefil. oysa aklımız ağrır
bir çocuk balkondan sarksa, ölüm pejmürde
elbiseyle ayaklansa... otobüsler suskun
yüzümüz gaste kağıdından bu sabah
zam, kira, kaza, yakıt, umut. gözlerimiz
denizler altında yirmi bin fersahta.
güneş kimbilir hangi uzaklarda?
kimbilir nerde şimdi o rezil, polikarya?