- İmgelerle yer değiştiriyorum Füsun.
- Pardon diyorum ayağıma bastığında dünya.
- İnsanlara uyanmalarını kim söylüyor Füsun? Kim sabah oldu diyor onlara?
- Bana artık büyü diyorlar Bütün renkleri mezun etmişler hayatlarından Karanlığa emekli öğretmenler gibi sanki insanlar. Bilirsin işte Füsun gidişinden bu yana Hüzün sektöründe bilfiil yirmi üç sene görev yaptım!
- Kar tanrı kokuyor oysa Füsun, bilmiyorlar.
- Pulbiber Mahallesinin düm-tek tarihinde Acıdan sızlarken burnumuzun direği Morarmış çarşaflarımızı bayrak diye asardık Dokunsalar dağılırdı iyi pişmiş kurabiyeler gibi kalbimiz Kıtırdı ve çıtırdı
- Şiir şiir olalı böyle şiirsizlik görmemişti.
- Bu son derece acıklı durum için ne yapabiliriz Zeyna? Elleri titreyen Türkan Şoray için ne yapabiliriz, Leğende çırpınıp duran balıklar için? Ay böyle tencere kapağı gibi yuvarlanırken sokakta Ortalığa çeki düzen verecek bir kadın lazım Önce acısını almak, Şerit şerit soymak, sonra bekletmek biraz tuzlu suda... Kara sularını akıtmak lazım. Bunlar bizim tariflerimiz, mahallemizin Kim koklasa hayat pişirmiş bu kızları der. Dünyaya bir kadının eli değse Zeyna! Şöyle ağır bir halı gibi çırpılsa Tozlar havalansa...
- Beklemek üzerine felsefe kitabıydık Her şeyi bekliyoruz diyorduk Hayattan ne beklediğimizi soranlara "Her şeyi" deyip iğrençlerimizi dişliyor Tespihimiz şeytan tırnaklarından eşiklere takılıyor Takılıp tökezliyordu ara ara. Hayat gözlerini yummuş soruyordu durmadan El el üstünde kimin eli var? Şapkadan tavşan çıkaran şairler okulundan atılmış Kol manşetinden şiir çıkaranlara intisap etmiştik. Acaip dalgalar geçiyordu üstümüzden.
- Ben Tünel olacaktım, sevgilim İstiklal! En son taksime varacaktık. Ünlü bir aşk şarkıcısı olacak, İstanbul'un vücudunda turneye çıkacaktım. Annemin ölümünü eskiciye satacaktım On mandal karşılığında. Bol rüzgarlı bir balkonum olacaktı, dalgalanacaktım