- "Ve İsa uyku hapları yutup, bir banyonun zemininde tek başına ölseydi, cennete gider miydi?"
- Tek bir hataya bakar, ondan sonra yaptığın hiçbir şey fayda etmez. Ne kadar çalışırsan çalış, ne kadar zeki olursan ol, o yaptığın kötü seçimle tanınırsın. O yanlış şeyi yap ve hayatının sonuna kadar ölmüş ol.
- Sadece düzenler var; düzenlerin üstünde düzenler, diğer düzenleri etkileyen düzenler var. Düzenlerin içinde gizlenen düzenler ve düzen içinde düzenler var.
- Ve istediğim halde değiştiremediğim o kadar şey var ki.
- Ben ihtiyaç duyulmak istiyorum. Benim birisinin hayatında vazgeçilmez olmaya ihtiyacım var. Bütün boş vaktimi, egomu ve dikkatimi yiyip bitiricek birine ihtiyacım var. Bana bağımlı biri. Karşılıklı bağımlılık.
- "Eğer kimse izlemiyorsa herhangi bir şey yapmanın çok anlamsız olduğunun farkına varıyor insan."
- Banyoda traş bıçakları var. İçebileceğim iyot var. Yutabileceğim uyku hapları var. Seçim meselesi, yaşa ya da öl! Aldığımız her nefes bir seçim. Geçen her dakika bir seçim. Olmak ya da Olmamak.
Kendinizi merdivenden atmadığınız her an bir seçimdir. Arabanızı duvara çarpmadığınız her an hayata yeniden başlıyorsunuz. - Bizi koruyan kanunlar aslında bizi can sıkıntısına mahkûm etmekten başka bir işe yaramazlar.
- Bu Tyler'ın sık sık sözünü ettiği bir şeydi; bütün keşif yolculuklarını İngiltere yaptığı, sömürgeleri İngiltere kurup haritaları İngiltere çizdiği için, dünya üstündeki çoğu yerin adı ikinci el İngiliz isimleri. Her yere isim verme işini İngilizler kapmış. Hemen hemen her yere.
İrlanda, mesela.
New London, Avustralya.
New London, Hindistan.
New London, Idaho.
New York, New York.
Tam hız ileriye, geleceğe.
Böylece, uzayın derinliklerini ele geçirme işi hızını aldığında, bütün yeni gezegenleri keşfeden ve haritalarını çıkaranlar dev şirketler olacak.
IBM Uzay Küresi.
Philip Morris Galaksisi.
Denny's Gezegeni.
Her gezegen, ilk ırzına geçen şirketin kimliğine bürünecek.
Budweiser Dünyası. - "Yağ," diyor tamirci çocuk. "Amerika'nın en zengin kalçalarından emilmiş yağ. Dünyanın en zengin, en şişko kalçalarından."
Hedefimiz, emilmiş yağla dolu o koca kırmızı torbaları Paper Street'e taşımak ve çamaşır sodası ve biberiye ile karıştırarak, gerisin geriye aynı insanlara, o yağı aldırmak için para ödemiş insanlara satmak. Kalıp başına yirmi dolardan, onu almaya gücü yetecek başka kimse yok.
"Dünyanın en zengin, en kıvamlı yağı, toprağın yağı," diyor tamirci çocuk. "Bu da bu geceye bir çeşit Robin Hood tadı katıyor."