- "Allah meleklerini tenselliği olmayan bir idrakten, hayvanlarını idrakı olmayan bir tensellikten,insanlarınıysa idrak ve tenselliğin birleşiminden yarattı. İnsanın idrakı tenselliğini aşarsa, insan, meleklerden bile daha iyi olabilirken, tenselliği idrakını aşmış bir insan hayvandan bile kötüdür. -Hz. Muhammed"
- Başta boş bıraktığı birinci soruya geri döndü, tekrar okudu. ?Kendinizi 5 kelimeyle tanımlayın.Sorulara cevap verirken tek yapabileceğinin kendisine samimi olmak olduğunu düşündü. Evet samimi olmalıydı. Yine sayfanın cevap için ayrılmış bölümünü tamamen dolduracak şekilde beş kelimeyi yazdı: BEŞ KELİMEYLE TANIMLANAMAYAN İÇERİKTE BİRİ.
- Yetenek öyle bir şey ki, eğer onu bir amaca yöneltmezsen kendini kurban etmek zorunda kalabilirsin. İçinde kimseye anlatmadığın bir ıstıraba döner. Her şey yapabildiğini fark etmenle ve bunu diğerlerine de göstermek istemenle başlar. Sonra bir anda kendi yeteneğinin kurbanı olur, sadece onu göstermek için ona hizmet ederken bulabilirsin kendini.
- dış dünyaya verdiğimiz her tepki, pozitif ya da negatif olsun, bilinçaltımızdan geliyor. bilinçaltımızsa, hayatımızın ilk yıllarında edindiğimiz deneyimlerden oluşuyor. aslında hepimizin içinde bir hayvan var, korktuğu zaman bizi yönlendiren, sinirlendiğinde rasyonel düşüncenin önüne geçebilen, kontrol edilmezse çok tehlikeli olabilen ama özünde bize güç veren ve bilinçaltımıza sahip bir hayvan bu. bunun kocaman bir fil olduğunu düşünelim. güçlü, dev, asla unutmayan, hatta kinci... bu filin tek amacıysa hayatta kalmak. peki hayatımızın geri kalan yıllarında öğrendiklerimiz, edindiğimiz deneyimler nerde toplanıyor? bilincimizde. karar vermenin süreci, verdiğimiz kararı uygulamanın analizi, karşımıza çıkan opsiyonlar üzerinde hangisinin bizim için daha tatmin edici olduğunu seçebilmek... hepsi bilincimiz tarafından rasyonel bir düşünceyle şekillendiriliyor. bilincimizin bu dev fili yöneten minik bir insan olduğunu düşünelim. fil gücünde bilinçaltımız ve insan zekasında bilincimiz... biz buyuz. peki sizce bir insan güç kullanarak üzerinde oturduğu bu fili yönetebilir mi? tabii ki hayır. aynı bilincimizin bilinçaltımızı baskılasa da yönetemeyeceği gibi... tehlike hissettiğinde kendini kapatan ya da vahşileşen ama her zaman güvende hissettiği yere koşan bu fil, sırtında oturan insana güvenmeli ki birlikte hareket edebilsinler. bu güven olmazsa ne olur? çatışma içindeyseler, mesela fil yani 'bilinçaltı' büyüme çağında birtakım travmalar yaşamışsa ve tepesindeki insan, yani 'bilinç' filin travmalarını görmezden gelip onu sadece gitmek istediği yere sürüklemek için tepesinde tepiniyorsa, işte o zaman yaralı bir filin üstünde şımarıkça emirler veren bir karakter çıkar ortaya. tepkiselliğinin vahşiliğinde rasyonelliğini yok eden bu insan kendini sabote eder, neyi niye yaptığını ya da niye öyle tepki verdiğini bilmeden, aklı olmasına rağmen kullanmadan, aynı hataları, değişik olaylarda defalarca tekrar ederek yaşar... maalesef fili eğitmek yerine öldüren insanlarız biz, kendi gücümüzü hadım ederek idrakımızı da eziyoruz... idraksız bir güç ya da güçsüz bir idrak... daha kötüsü olabilir mi?"
- Artık, ancak acının içinde var olabilen biriydi o. Ruhu ağrıyordu.
- "Bilgi korkak beyinlerde deneyimi öldüren bir zehir gibi yayılır, eğer sürekli bilgiye dayalı hareket etmeye önem verirsen asla özgürleşemezsin, özgürleşemezsen deneyimleyemezsin, deneyimleyemezsen sen senleşmezsin."
- Doğanın ölçüsü, para dediğimiz bir kağıt parçasının kimde olduğu değil, dünyanın daha verimli bir yer olmasına yardımedenlerin ve kendi yükünü taşıyabilen canlıların var olabilmesidir.
- İnsanı yüce bir varlığın yarattığına inanıyorum, kendini keşfetsinve kendi eşsizliğinde yücelsin diye.Ama toplum!Bu yaradılışı körelten,kısırlaştıran,gerçekte neyin önemli olduğunu unutturan ,varoluşun anlamını sabote eden bir sahtelik, o kadar!Eşsizliğimizi prototipe dönüştürmek için kurulmuş bir düzen.
- Su bile artık başkalarınındı,içebilmek için ödememiz gerekiyordu.Artık dünyada ,kuluçkaya yatmayan tavuklar, filiz vermeyen tohumlar ya da çekirdeksiz meyveler en lüks mağazalarda salaklara değerli olarak pazarlanmaktaydı.
- Bu gece Bilge'ye çok şey öğretecekti; yarattığı ilk izlenimin hiçbir değerinin olmadığını,aydınlıkta dikkat çekmeyen bir şeyin karanlıkta çok parlayabileceğini ve yeminlerin her zaman bozulabileceğini.