- Bir tek kişiye duyulan aşktan daha acımasız bir şey var mıdır?
- Hayat ona çok güçlülerin nasıl bir
darbede yenildiğini ve çok güçsüz gözükenlerin darbelere yıllarca nasıl dayanabildiğini göstermişti. Asıl önemli olan darbe almak değil, alınan darbeye rağmen hep ayağa kalkabilmekti. - Duygularınızın sizi ele geçirmesine izin vermediğiniz kadar insansınız! Öfke, nefret, kıskançlık, hayal kırklığı... Bu duyguların kontrolü ele geçirip hemen bir davranışa dönüşmesini engelleyebiliyorsanız gelişirsiniz. Peki ya aşk, sevgi, ümit... Bunların da davranışa dönüşmemesi mi gerekir. Evet, dönüşmemeli! Çünkü hissettiğimiz anda sevmek ya da kızmak, kafatasımızın içinde bulunan ve şu ana kadar bilinen en gelişmiş şeye, beynimize hakarettir. Duyguları hormonlarımız yaratır. Hormonlarımızı beynimizle filtrelemediğimiz sürece kafasının içinde değerli evrenler taşıyan zavallı hayvanlarız.
- Varoluşu deneyimlemenin milyonlarca yolu var, sen bunu seçtin, seçimin için toplumun seni yargılamasına izin verme.
- Unutma!
Ne olduğunu bulma savaşındasın.
Korkma!
Vazgeçmezsen başaracaksın.
Bil!
Yarattığın etkinin tepkisini deneyimlemek için burdasın.
Çünkü... etkinin tepkisidir hayat. - Hiç kimse ama hiç kimse, sizin üzerinizde ne hak iddia ederse etsin, size ne vermiş olursa olsun! Bu, ilham bile olsa, ki ilham bir insanın diğerine verebileceği en kutsal şeydir! Asla!! Ama asla! Kimsenin size kim olduğunuzu söylemesine ya da hatırlatmasına izin vermeyin.
- Tanrı, çatlama cesaretini gösteren her tohumda,
gördüğünün ötesini hissetmek için acıyı göze alan her ruhta,
deneme cesaretini gösteren her düşüncede var olur.
Korkusuzca ve doğallıkla kendini deneyimler. - Bir annenin memesiyle çocuğunu beslemesi gibi din de ruhu besler. Yani din bebeğe süt veren meme gibidir. Önemlidir, değerlidir. Ama çıkarıp yüzüme yüzüme sallarsan olmaz! O zaman, memesini çıkarıp yüzüme sallayan anne kılığına bürünmüş bir sapıktan farkın kalmaz. Yavrusunu besleyen annenin memesinin kutsallığı neyse, nasıl mahremse, bunu konuşmak bile insanı nasıl rahatsız ediyorsa din de mahremdir, kişiyle Yaradan arasındadır. Din adına konuşan herkes günahkardır çünkü din adına konuşulmaz. Tek kitap vardır. Aracıya ihtiyaç yoktur. Aracıyı araya şeytan koymuştur. İnanmayı seçen kitabı okur, anlar. Kitap bu yüzden "Oku" diye başlar.
- Yeteneğin varlığına hizmet etmeli, varlığın yeteneğine değil. Varlığın yeteneğine hizmet eder hale gelirse, kendi ışığında kaybolur, özünle birleşemezsin. Hayatı yaşayamazsın, yeteneği tarafından zehirlenmiş bir kukla gibi dans eder durursun. Aldığın alkışlar sana güç vermemeli. Gücün içinden gelmeli, kendini bilmekten gelmeli. Bir gün o alkışları alamazsan o zaman var olamazsın, üstelik aslında sana hiçbir katkıları olmadığı halde alkışlar nefesin olur.
- Kadın olmak. Bir zekaya verilebilecek en eşsiz destek, büyük bir üstünlük. Bu üstünlük,annelik içgüdüsü ya da anne olabilme zırvalıklarından dolayı değil, içindeki zehre, ondan panzehir yaratabilecek kadar sahip olmakla alakalı bir güç diye düşünürken karşısındaki kadının zavallılığı midesini bulandırdı.