- Vefa , dışarda kalır.
- Susuyorum; çiseleyen solgun Aydınlıktan anlamalısın bunu Toprak bunca dil biliyor ve gök Karıncalanıyor ben susarsam
- Bir şehir nasıl da eskiyor şairler gidince..
- Anlamını yitiren birşeyler mi var şimdilerde yazdığım şiirlere yabancıyım, sokaklara yabancıyım taşı delemiyor bir çığlık ve apansız bir su oluyorum ipince, kendime sızıyorum dünya yetmiyor bazen, bırakıp gidebilir miyim
- ölüm kapımın takmağında ayrılığı iyi bilirim
- Unutma, dostumsun sen, nerdeysen orda ölmek isterim.
- Ateşin silaha dönüştürüldüğü, havanın boğucu bir gaza benzediği, ateşin ve suyun da bataklık olduğu bir zaman diliminde, yazmak denilen eylemin cehennemine merhaba!
- "Ey keder " dedim kendi kendime, "Keder midir bizi hep olgunlaştıran, insan kılan? Payımıza düşen bu mu olmalıydı?" Eğer böyleyse " Ne gelir elimizden, insan olmaktan başka? "
- Çünkü biliyorum sabrın mesafesine sızıyor susku; Beklenen fırtına, beklenen bora ve ne gelmezse akla Deniyor bir taşın sabrını, çocuğun uslu sevincini de. Sinsi tarih aklıevvel felsefe, şımarık geometri Canına okuyor şiirin, yalnızca aşk onarıyor onu Onarıyor ve coğrafyanın her yanı yara bere içinde Yazının ruhu mu olurmuş diyor mahkeme katibi Bu yüzden eskiyor hayat, merhamet yetim kalıyor Bir tek susku kalıyor, diller de ölüyor birer birer Ölen her dil yalnızlığı oluyor bu dünyanın Çünkü biliyorum; sabrın mesafesi azalıyor git gide
- ... Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir bir gök gürlese bari diyorum bir sağanak patlasa bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem oysa ne kadar sakin sokaklar, kent ve bütün yeryüzü ipince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz belki yine gelirim sesime ses veren olursa bir gün