- "Hafızı dinleyenlerin yüzde doksanı, okunan şeyin doğrusunun benim okuduğum mu, yoksa hafızın okuduğu mu olduğunu fark etmekten acizdir. Bir adam bunlara tecvitle her ne okursa Kur'an sanırlar. Yalnız ve yalnız başlarını sallarlar. Bizim hafız da okuduğunu anlayanlardan değil. Şu halde seyircilerin çoğu benim hafız olduğuma yemin bile ederler." (S. 110)
- "Bu fenâ mülküne ibretle nazar kıl, ey cân!
Gafleti eyle hebâ, hâli değildir meydan,
Hani Sultan Süleyman, hani İskender Han?
Sâdhezâr ömrü sürûr ile geçirsen bir an
Ne güle, bülbüle bâki, â gözüm bâğ-ı cihân
Kime yâr oldu, muradınca felek-i devr-i zaman.
Tama' ve hırsa uyup nefs ile makhûr olma,
Rahatın zâil olur, nâm-ı meşhur olma.
Sohbet-i ârif-i billaha eriş, dûr olma,
Saltanat-ı mesned-i dünya ile mağrur olma,
Zevk-i dünyaya firîb olmadılar ehl-i kemâl
Bildiler hâsılı hep zıllu huve'l lu'bu hayâl,
Zevke teşbihi cihanın hele rüyâya misâl;
Dâmen-i aşkı tutup buldu kamu kurb u visâl." (S. 18) - "Yürü ey seyyâh-ı âvâre, yürü, durma yürü,
Koymasın râh-ı visalden seni ezvâk-ı misâl,
Bu bedayi', bu letâif, heme rüyâ vü hayâl,
Yürü ey zâir-i bîçare yürü, durma, yürü.
Yürü ki nüzhef-i vuslatta teâlî göresin,
Yürü, salında fena kul, budur efvâr-ı kemal,
Yürü, âlâyişi terk et, içesin ke's-i visâl.
Âmâk-ı Hayal Yürü ki sahâ-i hîçîde tecellî göresin." (S. 22) - - "Sultanım, sen viranede terk edilmiş bir hazinesin. Ben ise felsefeye susamış bir çaresizim. Lütfen faydalanmama izin verir misin, ver elini öpeyim."
- "El öpmek niçin? İstersen konuşalım. Yalnız sözden ne çıkar! Kim bilir şimdiye kadar kaç hayvan yükü kitap okudun. Ne anladın? Hiç, değil mi? İnsanların bilgisi nedir? Bencillik ve zevklerinin ihtiyacı olan sanatlara ait şeylerdir. Ancak hak ve gerçekle ilişkili ne bilirler? Hiç! Akla ait denklem ile hakkı açıklamak mümkündür. Fakat bilmek, anlamak mümkün mü? Ne konuşalım? Harf dizisi ile felsefenin esası bilinir mi?"
Bu halde tuhaf bir durum hissediyordum. Koca bir medeniyetin, yedi bin senelik insanlığın çalışma ürünü olan bilgiyi küçük gören bu garip kıyafetli mecnunun sözlerindeki büyüklük, bana fazlasıyla bir küçüklük vermişti. Çok alçakgönüllü ve çok küçülmüştüm. Ağzımı açmaya cesaret edemeyerek gözlerimi merhamet ve yardım dilercesine, kendisine diktim. Gülerek dedi ki:
- "Yorucu varsayımları bırakalım da biraz kendimizden geçelim, olmaz mı?" - Yalnızca ben "var"ım. Çünkü "hiç"im ve "yok"um. Varlığım mutlaktır. Yokluk, bağımlı olan için vardır. Mutlak "varlık" tır, "var"dır.
- "Nedense insan yaratılış icabı acayiptir. Bir çok şeylere sahip olur, oldukça da hırsı artar."
- Kaynak bir olduktan sonra pire de fil de aynıdır. Onun için arif kimseler anka kuşu gibi sonsuzluk sahasında boşu boşuna dolaşmazlar. Boş şeyler bunlar. Bu vicdanı paramparça eden büyüklük, bu uçsuz bucaksız derya Cenab-ı Hak'kın büyüklüğü karşısında bir nokta bile değildir.
- Sıkıntı neşeden daha fazla başkalarına bulaşıcıdır.
- Ben öyle bir kimseyim ki, gücümün karşısında bütün kainat titrer! Ben öyle bir kimseyim ki, bileğimin kuvveti her canlıya hükmeder! Ben öyle bir kimseyim ki, kim olursa olsun önümde eğilir! Ayağımı bastığım toprak, insanların secde ettikleri yerdir. Ben öyle bir kimseyim ki, yiğitler arasında bile bir benzerim daha yoktur. Onlar benim kapımın hizmetçileridir. Benim adalet terazimde bütün insanlar birbirine eşittir. İster padişah olsun ister dilenci, benim için birdir. Özetle ben, Cenab-ı Hakkın güç ve kuvvetinin kılıcıyım. Benim adım AŞK tır, benim gücümden bütün kainat titrer.
- Evet azizim! Ben hayallerin arkasına gizlenmiş olan hayaletleri arıyorum.Ne yazık ki bulamıyorum.Tam olarak ''bulamıyorum'' demek de yalnış.Bunu nasıl anlatacağımı bilmiyorum.İlmi gerçeklere kimsenin birşey demeye hakkı yoktur.Yalnız, bir hakikatin varlığı,diğer bir hakikatin varlığı,diğer bir hakikatin varlığına engel olmaz.Bazı vicdanlar, başlangıç ile sonu birbirinden ayıran bir çizginin önünde durup orada kalamaz.Ben bu hayatı; dünyaya niçin geldiğimizi, ne olacağımızı, bizi bu dünyaya göndereni anlamadan terk etmemeye niyet ettim.Keşke bu sorulara olumlu yada olumsuz bir cevap bulabilseydim.Yarı derviş yarı meczup ama her gördüğünü hikmet gözüyle gören bir düşbazın düşleri sizi çağırıyor: Hayat, sekr anında görülen bir düşdeğil midir? Kim bilir?