- Zaman bazen öylesine hızlı bazen de solucan misali sürünerek geçer. Fakat insan, zamanın nasıl geçtiğini anlamadığı zamanlarda kendini iyi hisseder.
- - (Artık, annemle babam için hayat kolay! Babam altmış yaşına geldi, yine kendine uğraşacak bir şeyler buluyor. İnsanları tedavi edip, köylülere iyilik yapıyor, kafayı çekiyor... Yani senin anlayacağın, yaşıyor! Anneminde durumu iyi: Bütün bir gün çiftlikte çalışır; ahlarla, vahlarla uğraşırken, başını kaşımaya zaman bulamaz. Ben ise...) - (Sen ise?) - (Ben ise düşünüyorum. İşte burada, saman yığının yanında yatıyorum... Vücudumun kapladığı daracık yer, geriye kalan boşluğun, benim bulunmadığım, benimle ilgisi olmayan boşluğun yanında o kadar küçük kalıyor ki! Yaşayabileceğim süre de, benden önce var olan benden sonrada devam edecek olan, sonsuzlukla ölçülünce o kadar önemsiz ki! Buna rağmen, bu bedenin içinde, kan dolaşıyor, beyin çalışıyor, istekler doğuyor. Ne saçmalık, ne boş şeyler!) - (Bütün insanlar içinde bu böyledir.) - (Haklısın! Ben onların, yani, annemle babamın kendi hiçliklerinden rahatsızlık duymadıklarını söylüyordum. Bunlarla ilgilenmiyorlar, böyle bir şey akıllarının ucundan dahi geçmiyor... Oysa ben... Ben sadece can sıkıntısı ve öfke hissediyorum.)
- Ölüm eski bir olaydır ama ,her insana yeni görünür.
- ''Dinle. ben her şeyi reddeden bir tavır içindeyim.Bu duygulardan kaynaklanıyor.Her şeyi inkar etmek hoşuma gidiyor,ben böyle yaratılmışım.O kadar işte!Ben neden kimyayı severim ?Sen neden elmayı seversin?Bunlar hep duygulardan kaynaklanıyor.Hepsi aynıdır aslında .İnsanlar bundan daha derinlere hiçbir zaman ulaşamayacaklardır!Bunu sana herkes söylemez.Ben bile bunu sana bir daha söylemeyeceğim.''
- Zaman bazen öylesine hızlı bazen de solucan misali sürünerek geçer.Fakat insan ,zamanın nasıl geçtiğini anlamadığı anlarda kendini iyi hisseder.
- Öğle sıcağı geçer,akşam olur,sonra da gece...acı çekenlerin,yorgun olanların sesiz evlerine dönerek tatlı bir şekilde uyuyacakları zaman gelir...
- Ah gençlik! Gençlik! Pervasızca, umursamadan gidiyorsun kendi yolunda -dünyanın bütün hazineleri seninmiş gibi; keder bile seni mutlandırıyor, acı bile alnına çok güzel oturuyor. Özgüvenli ve küstahsın ve "Sadece ben canlıyım, bakın!" diyorsun. Kendi günlerin hızla uçup, hiçbir iz bırakmadan yok olur ve içindeki her şey güneşin altında eriyip giderken bile mum gibi... kar gibi... ve belki de senin sihrinin bütün sırrı istediğin her şeyi yapabilme gücünde değil, yapmayacağın hiçbir şey olmadığını düşünme gücünde gizli. Rüzgarlara saçtığın bu, herhangi bir başka amaç için asla kullanamayacağım hediyeler. Herbirimiz, hediyeler konusunda çok savurgan olduğuna inanmışız -şöyle haykırmaya hakkı olduğuna: "Oh! neler yapamadım, keşke zamanımı boşa harcamasaydım."
- "Alabileceklerini kendin al ve başkalarının seni avuçlarının içine almalarına izin verme; kendine ait olmak, yaşamda esas mesele budur."
- Zaman bazen öylesine hızlı bazen de solucan misali sürünerek geçer. Fakat insan, zamanın nasıl geçtiğini anlamadığı zamanlarda kendini iyi hissede
- Vay canına! Bak aslan karınca yarı ölmüş bir sineği sürüklüyor. Sürükle kardeşim, sürükle! İnat etmesine bakma. Hayvan olarak durumundan faydalan. Sen acıma duygusunu duymayabilirsin, buna hakkın vardır. Bizim gibi duygularını ayaklar altına almıyorsun.