- Ben kendimi terk ettiğim için insanların da beni terk etmesinden korkuyordum..
- Bertha haftalar boyunca su içmemiş ya da içmek istememiş. Müthiş bir susuzluk hissediyordu, ama eline ne zaman bir bardak su alsa bur türlü ağzına götüremiyor, susuzlugunu meyveler le gidermeye çalışıyordu. Bertha her istediğinde kendi kendine transa geçebiliyordu. Haftalar önce yine böyle bir transa geçtigi bir gün, hemşiresinin odasına girdiği bir sırada bardağının bir köpegin nasıl yaladığına tanık oldugunu hatırlamış. Çok geçmeden bu anısını bana da anlattı ve içinde duyduğu öfke ve igrenme duygusunu boşalttı., ardından bende bir bardak su rica etti ve hiçbir güçluk çekmeden içti. O srmptom asla geri dönmedi...
- Breuer aynanın yansıttıgi herşeyden nefret etti. Yalnız kırlaşan saçları, vahşi görünüşlü dişleri ve kılları değildi onu sinirlendiren, dahası da vardı; aşağıya doğru kıvrılan kemerli burnu, aşırı büyük kulakları ve giderek açılan alnı; orada başlayan kellik ve acımasızca tepesine doğru yolunu açıyor, kafatasının ayıbını ortaya çıkarıyordu.
- "ümit mi ? ümit en son kötülüktür!" Nietzsche adeta haykırmıştı. Pandoranin kutusu açılıp, zeus'un içinde sakladığı bütün kötülükler dünyaya saçıldığı zaman orada son bir kötülük kaldığından kimsenin haberi olmamıştı. ümit . O zamandan beri, yanlışlıkla kutuyu ve içindeki ümidi iyi şans olarak yorumladık. Fakat zeus'un arzusunun insanların kendilerini işkenceye teslim etmeleri olduğunu unuttuk. Ümit kötüluklerin en kötüsüdur, çünkü işkenceyi uzatır.." @ahmet-saglam
- Benim için, "görev" sözcüğü çok ağır ve baskıcı bir sözcük. Ben yalnızca tek bir şey için görev sözcüğünün söz konusu olabileceğini düşünüyorum; o da özgürlüğümün korunması. Evlilik ve ona eşlik eden sahip olma duygusu ve kıskançlık, ruhu tutsak eder. Bunlar benim üzerimde asla egemenlik kuramayacak. Doktor Breuer, ne kadın ne de erkeğin artık zayıflıklarıyla birbirlerine zulmetmeyecekleri günlerin geleceğini umuyorum.
- Kimsenin bir başkasına yardım etmeyi amaçlamadığına inanır; aslında insanlar yalnızca kendi güçlerinin hüküm sürmesini ve artmasını arzu ederler.
- İncelenmekten alınan keyif o kadar büyük olur ki Breuer yaşlanma, sevdiklerini kaybetme ve dostlarından uzun yaşamanın asıl acı yanının sizi inceleyen gözlerin bulunmaması olduğuna inanırdı; hiç kimsenin dikkat etmediği bir yaşamdan duyulan dehşet...
- "Diğer yorumunuza gelince; benim 'yaşama amacım' bundan..." diyerek baş parmağıyla gövdesini gösterip devam etti, "bu sefil canlı hücrelerden tamamen ayrı. Yaşamımın bir niçini var, nasılına da tahammül gösterecek güce sahibim.
- "Hakikati," diye devam etti Nietzche, "ancak inanmayarak ve kuşku duyarak yakalayabilirsiniz, böyle çocuksu bir tavırla 'keşke öyle olsa' diyerek değil! Hastanızın Tanrının kucağında olma isteği hakikat değildir. Bu çocuksu bir istektir, hepsi o kadar! Bu ölmeme arzusudur, 'Tanrı' diye adlandırdığımız o ebediyen şişirilmekte olan emziğe sarılmaktır!
- "Ya bu sabahki hastam? Onun seçenekleri nedir? Belki de seçimi Tanrıya güven duymaktır!" dedi. "Bu, insana göre bir seçim değildir. Bu insanca bir çözüm değil, kendi dışındaki bir yanılsamaya tutunmaktır. Böyle bir seçim, başka bir şeyi, doğa üstü bir şeyi seçmek, insanı daima güçsüz kılar. Daima onu olduğundan daha fazla küçültür. Ben bizi olduğumuzdan daha yüce yapacak şeyleri severim!"