- ? Arabayla uzaklaşırken arkanızda bıraktığınız insanların düzlükte ufalarak nokta haline gelip kaybolduklarını gördüğünüz anda hissettiğiniz o duygu nedir..? Fazlasıyla büyük bu dünya, bizi ezip geçiyor duygusudur bu; ve vedadır. Ama biz yine de gökyüzünün altında bir sonraki çılgın maceraya doğru koşarız...?
- ...burada banliyölere özgü şirin ağaçlar ve sekoyalar hışırdar ve siz trenle aralarından geçer, geceleri üstlerine devasa gölgeleriniz düşerken ağaçlar baş başa verip sizi konuşur. Kaliforniya tarzı küçük çiftlik evlerini, gece olup da küçük çocukların uyudukları zaman düşlerinde, gökyüzünde demiryolu toprağı üzerinde sırf onlar için parlayan yıldızlar görecekleri ümidiyle dolup taşan oturma odalarında toplanıp yemek yiyen insanları görürsünüz, bu gece yıldızların çıkacağını düşünürler, meleklere benzeyen yıldızlar çıkar, kaybolur, ah Tanrım, keşke Kaliforniya'da yaşayan, güneş battığında sekoyaların ve incir ağaçlarının ötesinden, gökyüzünde sırf kendisi için parlayıp duran ümit ışığını seyredebilen küçük bir çocuk olsaydım.
- Bir zamanlar gençtim ve ne yöne gideceğimi çok daha iyi biliyor, herhangi bir konuda huzursuz bir zekayla, berraklıkla ve tam şu andaki gibi edebi girizgahlar olmadan konuşabiliyordum; diyeceğim o ki, bu özgüvensiz bir adamın öyküsü, aynı zamanda bir egomanyağın, haliyle patavatsız sözcüğü kifayetsiz kalır.
- San Francisco'dan İrlandalı çılgın bir genç işadamıyla, onun kitabevinin Balzacvari arka odasında ot tüttürüp muhteşem Basie orkestrasının eski günlerinden ya da muhteşem Chu Berry döneminden konuşurlardı.
- Berkeley'in sıska çileci tuhaf entellektüellerine ilgi duyuyordu, bende olduğu kadar başkalarında da nefret hissi uyandıran gemilerin, tren yollarının ve romanların büyük paranoyak serserilerine değil. Gerçi o zaman on yıl daha gençtim ve bu yüzden erdemlerimin farkında değildim; onlar da boğulup gitti ya, yıllar yılı uyuşturucu kullandığım ve ölmeyi, vazgeçmeyi, her şeyden vazgeçmeyi, hepsini unutmayı, karanlık yıldızda ölmeyi arzuladığım için...
- Böyle bir egomanyak olduğunuzda gerçek bir itirafta bulunup olanları anlatmak güçleşiyor; tek yapabildiğiniz kendiniz hakkındaki önemsiz ayrıntılardan koca koca paragraflar üretmekten öteye geçemiyorken, başkaları hakkındaki büyük ruh ayrıntıları öylece oturup bekliyor.
- Eğlence olsun diye varoluş ve aşkedimleri paylaşan gençâşıkların yataktaki yakınlığı, kafalar kıyak, göz göze, göğüs çıplak göğse, organ organa, diz ürperip diken olmuş dize... bir şeyleri halleden halimize gülüyoruz...
- Sahil benden daima nefret etti, beni dışladı, götmezden geldi, üstüme sıçtı, 1943'ten bugüne dek; çünkü baksanıza, caddeden aşağı vurmuş yürüyen haydutun tekiyim ben ve haydut değil de bir tür çılgın aziz olduğumu öğrendiklerinde bu hiç hoşlarına gitmiyor, üstelik her halükarda ansızın bir hayduta dönüşüvereceğimden, kendilerine bir tane çakacağımdan, kırıp dökeceğimden korkuyorlar, bunu yapmadım değil...
- İşte ölüm penceremin önünde koca kanatlarını eğmiş duruyor şimdilik, görüyorum, duyuyorum, kokusunu alıyorum, giyilmemeye yazgılı gömleklerimin askıda gevşek gevşek duruşunda görüyorum ölümü, yeni-eski gömleklerim moda-eski moda gömleklerimde, artık takmadığım yılan gibi sarkan kravatlarımda şimdi intiharın, yitimin nefretin paranoyanın denizinde kıvranan birer örtü... Girmek istediğim yer onun küçücük yüzüydü ve girdim...
- Sahil benden daima nefret etti, beni dışladı, görmezden geldi, üstüme sıçtı, 1943'ten bugüne dek; çünkü baksanıza, caddeden aşağı vurmuş yürüyen haydutun tekiyim ben ve haydut değil de bir tür çılgın aziz olduğumu öğrendiklerinde bu hiç hoşlarına gitmiyor, üstelik her halükarda ansızın bir hayduta dönüşüvereceğimden, kendilerine bir tane çakacağımdan, kırıp dökeceğimden korkuyorlar, bunu yapmadım değil...