- ...normalde şüphelenirdi mutlaka, ancak güçlü ölme arzusunun giderek organik forma bürünmesiyle baş gösteren hastalıklarından başka bir şeyle ilgilenmiyormuş. Kalbinde sorun varmış ve hipertansiyondan mustaripmiş.
- Yedi gün boyunca yatakta yatıp tavana somurtarak bakmış, yıllar boyu zeminini hazırladığı ölüme hınç duyarcasına. Mideleri çok bulansa da kusamayan bazı insanlar gibi, ölemeden öylece yatmış, hayata direndiği gibi ölüme de direnmiş, yaşadığı sürece ve değişikliğe duyduğu öfke yüzünden donakalmış. ...... Sonunda taş kesildi denebilir.
- Savaştan sonra radyolarda yayınlanan kültürden kurtulamayacakmışız çünkü her konuda verilen üniversite derslerini kaydedip günde yirmi dört saat yayınlanacakmış.
- ...bir tımarhanedeki tek aklı başında insan olduğum hissini tekrar yaşamaya başladım. Kendinizi üstün değil depresif ve ürkek hissettiriyor, çünkü iletişim kurabileceğiniz hiç kimse olmuyor.
- Eskiden adam öldürmenin nasıl bir şey olduğunu hayal edişimi ve hissettirdikleri üstüne binlerce sözcük yazışımı düşünmeye başladım. Şimdiyse yanımda duran Phillip bunu cidden yapmıştı.
- İnsanların neden giysileri bu kadar önemsediklerini merak ediyordum ve bunları düşünürken cinayet meselesi aklıma düzenli bir ritimle gelip duruyordu.
- Buda gibi kafa sallıyordu, sonuçta Nirvana'dan çıkıp berbat yaşama geri dönmüştü, başka ne yapacaktı ki?
- Masum, heteroseksüel kurbanını giderek daha çok taciz eden, sonunda delikanlıya şiddete başvurarak ''namusunu korumaktan'' başka seçenek bırakmayan saplantılı, homoseksüel bir tacizci adam olarak gösterilir.
- İki seneye katlanabilirim herhalde. Ama bilmem ki? Tabancanı ödünç verebilir misin? İntihar edeceğim. Tabancan var, değil mi?
- Birbiri ardına geceler boyunca yıldızları seyredip durmuş ve sonunda, "yıldızların birer sözcük olduklarına" kanaat getirmiştim. Samanyolu'ndaki sayısız diğer dünyalar da, tıpkı bu dünya gibi birer sözcüktü. Sonra anladım ki, nerede olursam olayım, ister düşüncelerle dolu küçücük bir odada, ister dağların ve yıldızların alabildiğine uzayıp gittiği bu evrende, her şey beynimin içinde bitiyordu. Yalnız kalmak bir zorunluluk değil. O yüzden yaşamı olduğu gibi sevmek ve kafamızın içinde önyargılar oluşturmamak zorundayız...