Ölümden korkmadığımı gördünüz, komutanım; ben, ölmemekten korkuyorum. Yani, öldükten sonra da bu acılar sürerse diye ödüm kopuyor! Acı çeken gövde mi, ruh mu? Bunu kesinlikle bilmek ne büyük mutlulukmuş!
Diğer Kemal Tahir Sözleri ve Alıntıları
- Çöküntü devirlerinde iki çeşit insan meydana çıkıyor. Namussuzlarla namuslular... İki tarafta da, boğuşma büyük bir şiddetle, açıktan yürüyor. Hele, önce "vatandaş" sonra "insan" olunması gereken dehşetli sıralarda faziletle, alçaklığın boğuşması kadar korkunç muharebe yok. Muharebede düşman karşıdadır. Ünifrormalıdır. Az da olsa, çok olsa da bir zaman sonra önemi kalmaz. Kaçarsın, kovalarsın... anında ölenler, yaralananlar olur. Ama hep ileriye bakmanın bir rahatlığı vardır. Oysa esir bir şehirde dost kim, düşman kim, bilinmez!
- Hele,gerçeklere çoğu zaman boş veren, işin bir ucunu Allah'a bırakmaya yatkın, gündelik yaşayışında bile mucizeler beklemeye alışık bizim gibi insanları bir düşün! Ne kadar kolay aldatırız kendimizi!
- Orhon Yazıtları'nda,hakanın,"seni aç buldum doyurmadım mı, çıplak buldum giydirmedim mi ?" dediğini de biliyoruz. Demek ki, bizde devlet, böyle sorumluluklar yükleniyor. Bunları başardığı sürece de, halkları , hadi, despotluğa katlansınlar diyelim. Ya halkları yedirip giydirmekte, iç karışıklıklara, dış tehlikelere karşı korumada devlet ödevini yapamaz olunca, despotluğa insanlar niçin boyun eğsin?
- insanlar ne yana gtseler, ölümlerine doğru giderler
- İnsanlar ne yana gitseler, ölümlerine doğru giderler.
- Yiğitliğin yarısı yürekse, yarısı da plan.
- Uzaktan bir dilenci sesi duyuldu.Seste rezil bir yalvarma vardı.Süleymaniye Camii minarelerinden :"Hayyalel felah "diye bağırıyorlar .Yani haydi felaha.Felahın Türkçesi " kurtuluş "Esir bir şehirde insanları secde ederek kurtuluşa çağırmak pek uygun mu düşüyor, ne ?
- Ölümden korkmadığımı gördünüz, komutanım; ben, ölmemekten korkuyorum. Yani, öldükten sonra da bu acılar sürerse diye ödüm kopuyor! Acı çeken gövde mi, ruh mu? Bunu kesinlikle bilmek ne büyük mutlulukmuş!
- "Memleketin gerçeklerini yazmak isteyen bir realist romancı bugünkü tarih devresinde köyü, köylüyü yanlışsız tanımak, fantezilerini kullanmadan tanıtmak zorundadır... Gerek işçi, gerek esnaf, gerekse memur, tüccar, devlet adamı olarak hepimiz hâlâ biraz köylüyüz. Köyün, köylülüğün özellikleri gözden kaçırılırsa şehirlilerin Türk milletini damgalayan özellikleri ya hiç aydınlatılmaz, ya da işe yaramayacak şekilde yarım yırtık aydınlatılmış olur," diyen Kemal Tahir, "Köyün Kamburu"nda Narlıca Köyü'nde yaşananları Çalık Hafız'ın gözünden ve dilinden son derece çarpıcı bir biçimde anlatır. "Köyün Kamburu"; geleneksel düşünme biçimlerine ve inançlara ve köylülüğe tutulmuş güçlü, sarsıcı ve traji-komik bir ayna okuması zevkli idi
- -De bakalım, 275 Malak İlyas, bura nere? -Kutsal başkentimiz Ankara'dır öğretmenim! -Ya siyim siyim yağan? -Ahmak ıslatandır öğretmenim! -Güçlü bir esinti bu pisliği sürüp götürmezse n'olur? -Çoğa varmaz bütün ateşler söner, taş toprak, mal, davar, adam odun bir birine karışır. -Ulan aferin Malak İlyas! Şimdi beri baksın da, 319 Namık Atmaca, bunun ne demeye geldiğini bize açıklasın! Beklemekteyiz! Bekledik! Bilemedi, çünkü dinlemedi Çabalamakta ki, 404 Selim Aktay'ın kuyruğuna kağıt iğneleye! Kıyametin cıvığı demektir akılsız Atmaca! Sırıtmayalım, sınıftayızdır, kişnemeyelim, toplumbilim dersidir bu"