- "İnsan mutsuzken dikkati hep kendine döner. Kendini çok ciddiye alır. Mutlular, yani kendilerini gerçekten severlerse, pek düşünmezler kendilerini. Mutsuzu neşelendirmeye çalıştığında, istemez, karşı çıkar. Çünkü dikkatini kendinden ayırıp evrene yöneltmek zorunda kalacaktır."
- Bilerek yavanı, sıradanı, güvenliyi kucaklayan, bunu sırf hayal kırıklığının getireceği acıdan kurtulmak için yapan bir insanı, nasıl bağrına basabilirsin..
- Durmadan akıp giden günlük dünyanın gerçekliğine ve kalıcılığına inanmak budalalıktır.
- Sonsuzluğa kadar üzüntüyle yaşamaya mecbursak bile, bir yandan da dünyanın tadını çıkararak yaşayalım.
- Mantık aşkı sınırlar.Descartes'in hiç evlenmemesinin nedeni buydu belki de. Descartes mantık çağının mimarıdır.
- Hawaii?de bir zamanlar sıçan sorunu yaşanmıştı. Sonra birinin aklına dâhiyane bir çözüm gelmişti. Hindistan?dan firavun fareleri ithal etmek. Firavun fareleri sıçanları öldürecekti. Plan işe yaramıştı. Firavun fareleri sıçanları gerçekten de öldürmüştü. Firavun fareleri ayrıca tavukları, yavru domuzları, kuşlan, kedileri, köpekleri ve küçük çocukları da öldürmüştü. Firavun farelerinin motosikletlere, elektrikli çim biçme makinelerine, golf arabalarına ve James Michener?a saldırdıklarına ilişkin haberler alınmıştı. Hawaii?de bir zamanlar ne kadar sıçan vardıysa şimdi de o kadar firavun faresi vardı. Hawaii sıçan sorunu karşılığında firavun faresi sorununu edinmişti. Hawaii böyle bir şeyin bir daha yaşanmaması konusunda kararlıydı. Leigh-Cheri, Gulietta?ya Hawaii?nin kemirgenleriyle toplum kavramı arasındaki benzerliği nasıl açıklayabilirdi? Toplumun suç sorunu vardı. Toplum suçların üzerine gitmeleri için polisleri görevlendirmişti. Şimdiyse toplumun polis sorunu vardı.
- Albert Camus, yegâne ciddi soru, kişinin kendisini öldürüp öldürmeyeceğidir, diye yazdı. Tom Robbins, yegâne ciddi soru, zamanın bir başlangıcı ve sonu olup olmadığıdır, diye yazdı. Belli ki Camus ters tarafından kalkmıştı. Robbins ise saatin alarmını kurmayı unutmuş olmalı. Sadece tek bir ciddi soru var. O da şu: Aşkı kalıcı kılmayı kim biliyor? Bana bunun yanıtını verin, ben de size kendinizi öldürüp öldürmeyeceğinizi söyleyeyim. Bana bunun yanıtını verin, ben de zamanın başlangıcı ve sonu konusunda içinizi rahatlatayım.
- Neoteni. Neoteni. Neot . . . Remington SL3 bu sözcüğü ne de çok sever. Bıraksanız bütün sayfayı neotenineotenineotenineoteni ile doldurur. Sözcüğün anlamını çok az sayıda okurun bilmesi Remington SL3?ün virgül kadar umurunda değil tabii. Ancak makine, sözcüğü bir kez daha yazma fırsatı verilirse tanım yapma eğilimi gösterecektir. ?Neoteni?nin anlamı ?genç kalmak?. Böylesine az bilinmesi ironik sayılabilir, çünkü neoteni insanoğlunun evrimine hükmetmiştir. İnsanlar görece yüksek konumlarına atalarının olgunlaşmamış niteliklerini koruyarak evrilmişlerdir. İnsanlar en çok ilerleme kaydetmiş memelilerdir (gerçi yunusları bunun dışında tutabiliriz); çünkü çok yavaş büyürler. Dünyaya duyulan merak, tepki esnekliği ve neşelilik gibi davranış özellikleri hemen hemen tüm genç memelilerin ortak özellikleridir ama insanlar dışında hepsinde olgunluk döneminin başlangıcında genellikle hızla yitirilir. İnsanlık ilerlediyse eğer, ciddi, sorumlu ve tedbirli olduğu için değil, neşeli, asi ve olgunlaşmamış olduğu için ilerlemiştir.
- Aşkın en yüce işlevi, sevilen insanı özgün ve yeri doldurulmaz biri yapmasıdır.
- Eski bir Ukrayna atasözü vardır: "Pancarla başlayan hikaye şeytanla biter."