- Bazı anlarda cesaretim kırılıveriyor.Bir uçurtmaya,gözlerimi ayırmadan uzunca bir süre bakabilecek cesareti bile bulamıyorum kendimde.Uçurtmanın dengesi bozulacak,kuyruğu dolanacak ya da ipi kopacak gibi geliyor.Bir şeyler iyi gitmediğinde ve tüm bunlar üstüste geldiğinde,insan,bundan böyle yaşananların ve yaşanması muhtemel olanların kötülükten başka bir şey getirmeyeceği hissine kapılıyor.Bir adım sonrasında toprağın ayaklarının altından kayıp gideceğini düşünmek gibi bir his bu. Her adımı boşluğa atmak gibi...(syf 17)
- "Yanılmıyorsunuz.Yalnız geliyorum.Kimsem yok diyemem aslında.Ama bu da bir tercih diyelim olmaz mı?" "Bunun bir tercih olduğunu düşünmek de güç.Kim böyle bir tercihte bulunur ki?Hem bana ka..." "Ben bulundum mesela.Belki de dünyada milyonlarca insan da bulunabilir.Bize olasılıksız gibi gelen onlarca şey başkalarının günlük hayatının bir parçası değil mi?"
- Neden bilmiyorum ama ne kadar çok insan benim için üzülürse korkularım, acılarım o kadar azalır diye bir his üşüştü içime.Fakat daha garibi şu;hep ailemden, yakın dostlarımdan olmayan insanlara anlatayım istiyordum.Onlar hiç duymasın ama bir sürü yabancı adam durumdan haberdar olsun
- Mahallede aşağılanıp, horlanan çelimsiz çocuklar gibiyim. Oyunlara ancak adam eksik olduğunda kabul edilen beceriksiz çocuklar gibi. Hayata katılmakta güçlük çekiyorum. Benim mevsimim sonbahar. Sokakların tenhalaşmaya başladığı vakitler. Tek kişilik oyunlar ustasıyım ben. Tek kişilik özlemler,tek kişilik acılar ustasıyım. Ben yağmuru arıyorum. Ben yağmuru arıyorum. Ben yağmuru arıyorum. Ben seni arıyorum.
- Gerçeklik ne kadar yalın bir yüzle karşımızda haykırırsa haykırsın, biz yine de kendi beklentilerimizin içten içe fısıldadığı yalanlara kulak kesiliyoruz.Yalanın yayılması nasılda sinsidir tanrım. Sizi ne zaman avuçlarına aldığını bilemezsiniz. Kendi yalanlarınız bile! Kaldı ki insanın vücudunu, ruhunu zayıf düşüren en çok kendi yalanlarıdır...
- Kör yarasalar kafamın içinde bir sürü halinde dönüp duruyor, aydınlığın masumiyetini tarumar ediyor ve acıtan yerlere tutunup dinleniyorlardı. O kadar karanlık bir dünyada yaşıyordum ki, başka kuşların gelip yuva yapması beklenemezdi kalbimin köşelerine..
- Harfler amaçsızca kafamın içinde dönüyordu ve bir süre sonra anlamlı bir kelimeye, sese dönüşemeden can verip yığılıyorlardı. Cansız harflerin üst üste yığıldığı bir toplu mezar olmuştu zihnim. İnsan söylemek istediklerini söyleyebilmesi nasıl da büyük bir nimetmiş meğer o zaman anladım..
- Sayfaların her söze tahammül eden şefkatli beyazlığına bırakayım acılarımı...
- Hayatımın farklı yüzlerinden oluşan bir panayırın ortasındaydım. Kendi gösterimi izliyordum. Karşılaştığım her yüze sen de mi buradaydın deyip selamlaşıyordum heyecanla.
- Yaptığım her şeye bir neden bulma zorunluluğundan nefret ediyorum.