- Kısa bir süre şarkı söyledi, birasından içti, bir gözyaşı damlası süzüldü gözlerinden, rahatlattı kendini.
Yaşam böyle işte. - Akıl onu kaybetmekten korkanlara kene gibi yapışırdı. Ya kaybetmeyi umut edenlere...
- pis bir yeşile bürünüyor ölü doğmuş akşam
ve rüzgarda enkaza dönen
lağvedilmiş insan aklı. - ben ki teslim oluyorum kin kusan kıkırdamaların içine
- elvedalar vekili
elindeki tabaka selinin öde kefaretini
ki o diyar için daha yapacağı kalmayan
ve gözlerine hakim puslanmayan cam - neden sadece halinden
ümit kesilsin
sözcük barınaklarının
düşük yapmak kısır olmaktan daha iyi değil mi - Savurdu avuran umutsuzluğumu şeyranca bir rüzgar
bir hanfendinin keskin ve narin kıvrımlarına
karşı:
ne bir ne iki kere lakin ...
(İsa'nın Uykusu yumurtlar onu!)
içinde boğuluyor güneş insanın - Sonra kilometrelerce sadece rüzgâr
ve suda sessizce emekleyen kamçı izleri
ve güneye açılan dünya
dağlara dek uzanan kırların kötü taklidi karşısında
ve gece mantarını gübrelemeye
pis bir yeşile bürünüyor ölü doğmuş akşam
ve rüzgârda enkaza dönen
lağvedilmiş insan aklı. - çocukluğun kırmızı harflerinin benzeri bir yerden
iki nehir havzası arasındaki setin üstüne çekip kaldırdı beni
melezçamların sahibi tepelerin çatlaklarından bak
parlayan Meath'e geri dönüş yolu yok
izlerin bozgununda ve denize kaçan derelerin
çan kuleli anaokulları ve sonra liman
göğüslerini örtmeye çalışan bir kadın gibi
ve terk etti beni - Bekliyoruz. Sıkılıyoruz. Hayır, inkar etme, sıkıntıdan patlayacağız, inkar edemeyiz bunu. Peki, bir değişiklik oluverince ne yapıyoruz? Fırsatı kaçırıyoruz. Hadi işe koyulalım. Birazdan her şey bitecek ve biz yeniden yalnız kalacağız, hiçliğin orta yerinde.