- Asıl iyilik, tanımadıklarımıza yaptığımız iyiliktir; halbuki biz bütün hüsnüniyetimizi dostlarımıza saklayıp bunların dışında kalanları bir çırpıda ve kısa bir hükümle fena addediyoruz.
(syf 133) - Bir ruh,ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize,bizim aklımıza,hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden,meydana çıkıyordu.Biz o zaman sahiden yaşamaya,ruhumuzla yaşamaya başlıyorduk.
- "Dünyada sizden, yani bütün erkeklerden niçin bu kadar çok nefret ediyorum, biliyor musunuz? Sırf böyle en tabii haklarıymış gibi insandan birçok şeyler istedikleri için. Beni yanlış anlamayın, bu taleplerin muhakkak söz haline gelmesi şart değil. Erkeklerin öyle bir bakışları, öyle bir gülüşleri, ellerini kaldırışları, hulasa kadınlara öyle bir muamele edişleri var ki... Kendilerine ne kadar fazla ve ne kadar aptalca güvendiklerini fark etmemek için kör olmak lazım. Herhangi bir şekilde talepleri reddedildiği zaman düştükleri şaşkınlığı görmek, küstahça gururlarını anlamak için kafidir. Kendilerini daima bir avcı, bizi zavallı birer av olarak düşünmekten asla vazgeçmiyorlar. Bizim vazifemiz sadece tabi olmak, itaat etmek, istenilen şeyleri vermek. Biz isteyemeyiz, kendiliğimizden bir şey vermeyiz. Ben bu ahmakça ve küstahça erkek gururundan tiksiniyorum. Anlıyor musunuz?"
- Tamamen yalnızım...Ama Berlin'de değil...Bütün dünyada yalnızım...Küçükten beri...
- Bir kitabı okurken geçen iki saatin ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım...
- Şimdiye kadar kendime bile söylemekten çekindiğim taraflarım, hiç bana haber vermeden, saklandıkları yerlerden çıkıyor ve ortaya dökülüyorlardı...
- İnsanlar birbirinin maddi yardımlarına ve paralarına değil, sevgilerine ve alakalarına muhtaçtır...
- O bu dünyadan ayrılırken, benim hayatıma, başka hiçbir insana nasip olmayacak kadar canlı bir şekilde giriyordu. Bundan sonra onu daima yanımda bulacaktım...
- Yusuf hayatında bir gün bile kendinden şüphe etmemişti. Dünyada her şeyi yapabileceğine inanıyor , gelecek günlerden korkmuyordu. Onu üzen bugündü. Devam etmemesi icap ettiği halde sürüp giden bu hayat onun nefsine olan itimatını da kemiriyor ve içinde şüpheler uyandırıyordu. Bazen kendi kendine : Niçin ben hiçbir şey değilim? diye sorar ve buna kandırıcı bir cevap bulup veremezdi.
- Bir gün Allah peygamberleri çağırıp sormuş saadet nedir demiş? Her biri kendilerine göre cevap vermişler. Musa : Arzı Mev'uda gitmektir , İsa : Bir yanağına vurana ötekini uzatmaktır , Buda : Hayatta hiçbir arzusu olmamaktır , yollu şeyler söylemiş. Sıra bizim Muhammed' e gelince : Saadet , hayatı olduğu gibi kabul etmektir... demiş. Ne doğru söz! Hayatı olduğu gibi kabul etmeli ve ona ne bir şey ilave etmeli , ne de ondan bir şey eksiltmeli...