- Konuşmaya ne lüzum vardı? Bütün güzel laflardan ve hoş insanlardan sıkılan bu mahlukları , birbirlerinin sessiz mevcudiyeti, yorgunluk verecek kadar doyuruyordu."
- .."İşte bu bir kolu olmayan kızı seviyorum. Onu alamam, onu kaçıramam... Halbuki o da beni seviyor. Bunu bana evvelsi gün ağlayarak söyledi. Gel dedim, beraber kaçalım. Acı acı güldü, Ağam dedi, ben senden noksanım bana sadaka mı veriyorsun?.. Onu nasıl sevdiğimi anlattım: Bana kolunun yerine kalbini veriyorsun, dedim. Bir kalp bir koldan daha mı az değerlidir?"..
- Hayır dostum, hayır! diyordu. ''Aşk hiç de sizin söylediğiniz basit sempati veya bazen derin olabilen sevgi değildir. O büsbütün başka, bizim tahlil edemeyeceğimiz öyle bir histir ki, nereden geldiğini bilmediğimiz gibi, günün birinde nereye kaçıp gittiğini de bilmeyiz.
- Bitmiyor, sadece bazen belki güneşli bir günde veya kalabalık bir gecede geçtiğini sanıyorsun ama geçmiyor esasında. Alışıyorsun zamanla. Asla bitmiyor..
- Siz burada mısınız? diye başka bir sualle cevap verdi. Sonra: Ne saçma sual, değil mi? diye ilave etti: İşte görüyoruz ki buradasınız. Ne diye sorarız acaba?.. Türkçenin kedine mahsus bir manasızlığı... Dünyada hiç bir lisanda bu kabiliyet yoktur... Saatlerce konuşup hiçbir şey ifade etmemek kabiliyeti!..
- Belki bu şehirde adam öldürmenin biraz şerefli ve kahramanca bir şey gibi telakki edilmesi, belki de bu katlin kendi kızı için olduğunu bilmesi, ona Şakir'i daha sıcak gösteriyordu.
- "Siz burada mısınız? diye başka bir sualle cevap verdi.
Sonra: Ne saçma sual, değil mi? diye ilave etti: İşte görüyoruz ki buradasınız.
Ne diye sorarız acaba?..
Türkçenin kedine mahsus bir manasızlığı... Dünyada hiç bir lisanda bu kabiliyet yoktur... Saatlerce konuşup hiçbir şey ifade etmemek kabiliyeti!.." - Arkadaşlığımızın şekli bana değil, size tabidir.
- Hayatta hiçbir şey ona kıymetli görünmemiş ,peşinden koşmak, erişmek, sahip olmak arzusunu vermemişti. Etrafına daima bir yabancı gözüyle bakmış, hiçbir yere bağlanmak arzusu duymamış, bu yalnızlığının gururu içinde memnun olmaya çalışmıştı. Şimdi İlk defa bir şey istiyor, hem de korkunç bir şiddetle istiyordu. Fakat niçin bu istek bir imkansızlıkla beraber gelmişti? Niçin hayatının en büyük arzusunu, şimdiye kadar belki yine içinde, fakat en gizli yerlerde saklı duran bu arzuyu, hapsedildiği yeri parçalayarak ortaya çıkar çıkmaz öldürmeye mecbur kalıyordu?...Niçin? Kimin için?..
- Benim hayatta sizin kadar tecrübem yok. Pek az insanla tanıştım ve daima kendimle yaşadım. Görüyorum ki başka yollardan gittiğimiz halde ikimizde ayı neticeye varmışız: ikimiz de birer insan arıyoruz, kendi insanımızı... Eğer birbirimizde bunu bulursak harikulede birşey olur.