Lokanta sahibinin bir de yardımcısı vardı. Kambur bir kız olduğunu, balıkçının kendi kızı olduğunu öğrendim. Güler yüzlü bir kızdı. Kapalı çarşı zevkine göre, alafranga sayılabilecek bir entari giymişti. Gelen müşterilerine kızarmış balıklarını veriyor, kalkan müşterilerin tabaklarını topluyor, galiba arasıra da, kirli kapları bir kenara götürüp bulaşık yıkıyordu. Görünürde ondan başka kadın yoktu. O kadar erkeğin arasında, küfürlü, sırasına göre açık konuşmalar arasında, tabii kalabilen bir genç kadın bizim gibi insanların pek hoşuna gidiyor. O tabii hali içinde, bir metreyi pek az aşan boyunu, kalkık omuzlarına gömülü duran başını da tabii görmeye başladım. Bir aralık "Acaba içkiden midir?" diye de düşünmedim değil. Gerçi insan sarhoş oldu mu, haliyle sarhoşluğu arasında bir bağ olup olmadığını kestiremez. Ama ben, bu kambur kızı gerçekten beğendiğime inanıyordum. Kimi adamlar derler ki: "Aşk insanı güzelleştirir"miş. Orasını bilmem; ama iş, güzelleştiriyor. Bu sözün doğruluğunu, bu kambur kızda, elle tutulur bir gerçek halinde buldum. Kim bilir, belki çalışmasaydı, bu kız gene güzel olurdu. Dikkat ettim; süzgün bir yüzü, güzel kirpikleri, nemli şeffaf dudakları vardı.
(...)
Kendisine karşı bir yakınlık duyduğumu galiba zavallı kızcağız da anladı. Sık sık bana bakıyordu. Bu bakışın başka bakışlara benzemediğini sezecek kadar da macera geçmiş başımdan. Ne düşünüyordu acaba benim için? Eminim ki beni, kendinden üstün buluyordu. İhtimal geçinme imkânlarımın kılığıyla, kıyafetimle uygun olduğunu sanıyordu. Ah, biz küçük burjuvalar, ne sahte, ne yaldızdan ibaret insanlarız. Her şeyimiz yalan. En küçük yalanı, düpedüz yalan söylediğimiz zaman söyleriz. Ya söylemediklerimiz?
Korkunç. Kim bilir belki de diyordu ki içinden: "Ben kamburum o değil". Ama ne malûm benim de, iki gün sonra, bir kazadan iki kolumu, yahut iki bacağımı birden kaybetmiş olarak çıkmayacağım? Üstelik ben o zaman hayata, bunun kadar uyamayacağım. Birden bire aklıma ne geldi biliyor musunuz? "Acaba, dedim, ben bu kızla evlensem çocuklarımız da kambur olur mu?". Fizyolojideki veraset kanunlarını pek bilmiyorum; ama, olur olur. Olursa ne olur? Ah, ben Ayşe'ye gerçekten tutuldum galiba.