- Sivas Kongresi 1919 eylülünün 4'üncü perşembe günü öğleden sonra ikide açıldı.
- Tam bağımsızlık demek, elbette siyaset, maliye, ekonomi, adalet, askerlik, kültür gibi her alanda tam bağımsızlık ve özgürlük demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulus ve yurdun gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksunluğu demektir.
- Lozan Barış Antlaşması, Türk ulusuna karşı, yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşmasıyla tamamlandığı sanılmış büyük bir yok etme eyleminin yıkılışını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasal utku yapıtıdır!
- Temel ilke, Türk ulusunun onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu ancak tam bağımsız olmakla sağlanabilir.ne denli zengin ve gönençli olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında UŞAK olma durumundan daha ötede bir davranış görmeye layık olamaz. Yabancı devletlerin koruyuculuğunu istemek, insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü ve uyuşukluğu kabul etmekten başka bir şey değildir. gerçekten bu aşağılık duruma düşmemiş olanların isteyerek başlarına yabancı bir yönetici getirmeleri düşünülemez. Oysa, Türkün onuru ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür.böyle bir ulus tutsak yaşamaktansa YOK OLSUN. daha iyidir. öyleyse, YA BAĞIMSIZLIK, YA ÖLÜM! İşte gerçek kurtuluşu isteyenlerin parolası bu olacaktır. Bir an için bu kararın uygulanmasında başarısızlığa uğranılacağını düşünelim. Ne olacak? TUTSAKLIK Peki, efendim öteki kararlara uymakla da bu olmayacak mıydı? Şu ayrımla ki, bağımsızlığı için ölümü göze alan ulus insanlık onur ve şerefinin gereği olan her özveriye başvurduğunu düşünerek avunur ve elbette tutsaklık zincirini kendi eliyle boynuna geçiren uyuşuk , onursuz bir ulusa oranla,dost ve düşman gözündeki yeri çok farklı olur.
- .... bu yurt çocuklarından birinin ortaya atılması zorunlu olmuştur. benden başka bir arkadaşta düşünülebilir. yeter ki o arkadaş, bugünkü durumun gerektirdiği yolda yürümeyi kabul etsin.
- .....Oysa, bütün yurdun ve koskoca bir ulusun ölüm ve kalımı söz konusu olurken "yurtseverim" diyenlerin kendi sonlarını düşünmelerine yer var mıdır?
- " Biz Ankara telgrafçıları, paşa hazretlerine saygılarımızı sunarız ve yurdumuzun başına büyük bir bela olan bu hükümetin devrilmesi için, ulusun başında bulunup başarı sağlayışınızı kutlarız. kendisine söyleme iyiliğinde bulunuruz." ...... baylar, sırası gelmişken bilginize sunayım; bütün telgrafçılarımızın, ulusal girişim ve yürütümlerimize yaptıkları özverili hizmetlerinin ulusal tarihimizde önemli bir yeri vardır. Bugün açıkça teşekkür etmeyi bir ödev sayarım. M.K.A
- kitabın başında ki ön sözden... Atatürk'ün söylevinin yeterince okunmamasının nedenleri türlü türlüdür. ilgisizlik ve devrim düşmanlığı gibi öznel nedenleri bir yana bırakarak asıl nesnel nedenler üzerinde durmak istiyorum. Bunların en başında dil engeli gelir. Atatürk ün çok geniş ve bilgili bir osmanlıca kültürü vardı.yazı ve dil devrimine değin onun kullandığı yazı ve konuşma dili, seçkin fakat ağdalı bir osmanlıca idi. bu nedenle söylevin gerek eski, gerek yeni basımındaki dil de, doğal olarak, osmanlıcadır. bunu yalnız yeni kuşakların değil, iyi osmanlıca bilgisi olmayan eski kuşakların bile anlaması güç, dahası yer yer olanaksızdır. çok kişi onu okurken osmanlıca sözlük kullanmak zorunda kalır.
- ....İngilizler Merzifon u ve arkasından samsunu boşaltmışlardı. damat ferit paşa hükumetinin de düşmesi üzerine, Sivas halkı fener alayı yaptı, gösterilerde bulundu. Bir takım söylevler verildi. Bu sırada halk da "KAHROLSUN İŞGAL!" diye bağırdılar. Sivas da çıkmakta olan "iradeyi milliye" gazetesi, bu olayı olduğu gibi yazdı. Dahiliye nazırı damat şerif paşa bu gazetenin haberini söz konusu ederek Sivas valiliğine yaptığı bir bildirimde "kahrolsun işgal" gibi yazılar hükumetin şimdiki siyasasına uygun değildir diyordu. Bu ne demektir? baylar? hükumet düşmanların yurda girişini kötü görmeyen bir siyasa mı ( siyasa: hükumetin ülke içinde ve uluslararası alanda işlem yapmasına rehberlik eden genel prensipler.) güdüyordu? yoksa "kahrolsun işgal" denildikçe yurdun düşman eline daha çok geçmesine mi yol açılacaktı? düşmanın yurda girişi ve saldırıları karşısında ulusun durup susması, bundan üzülmemiş görülmesi mi akla ve siyasaya uygundu? Böyle yanlış ve bilinçsiz bir düşünce, batış ve dağılış uçurumuna dek tekmelenmiş bir devleti kurtarabilecek siyasaya temel olabilir miydi?
- Türk ulusunun yüreğinden, vicdanından kopup gelen en köklü, en belirgin istek ve inanç belli olmuştu: Kurtuluş!