"Yazmaya başlamadıkça, yazmak dünyanın en haybeden, en olasılık dışı, neredeyse en olanaksız, en azından hiç bağlılık hissetmeyeceğimiz bir şeyi gibi görünür. Sonra öyle bir an gelir ki... yazmaya tam anlamıyla mecbur olduğumuzu hissederiz. Sözgelimi her gün yazmamız gereken birkaç sayfayı yazmadığımızda büyük bir bunaltıya girer, gerilim yaşarız. O birkaç sayfayı yazarak kendi kendimizi, varoluşumuzu aklarız. O günün mutluluğu için bu aklama kaçınılmazdır. Yazmak mutluluk vermez, var olma mutluluğu yazıya bağlanmıştır. ... Yazmanın hazzı, bence, nereden geldiğini de, size nasıl kendini dayattığını da bilmediğimiz bu zorunluluğa, her yerden başınızın üstüne sarkan, ağırlığını hissettiren, narsistçe olduğu şüphesiz bu yasaya uymaktır."
-Michel Foucault, 'Güzel Tehlike'.